İslam’a Hizmet Etmeyi Yanlış mı Anladık?

Her mü’minin bilmesi, bu bildiğine de yakinen iman etmesi gereken bir hakikat var: “Allah nurunu tamamlayacak, güneşin doğup battığı her yere İslam girecektir.”

Sen İslam olsan da olacak, olmasan da.

Sen gaflet ile yatsan da olacak, aşk ile çalışsan da.

Sen engel olmaya çalışsan da olacak, yardım etmeye çalışsan da.

Yani bu çorba pişecek. Bu çorbanın pişeceğinden şüphe yok. Çorba pişerken bizim alacağımız vazife asıl bizi ilgilendiren kısım. Bu çorbaya bir tuz katabilenlerden olabilecek miyiz, olamayacak mıyız?

Yazının başlığına bakınca bunu anlatmak için kalem oynatmaya girişmediğimiz anlaşılıyor.  İtiraf edeyim kafaların karışıklığı benim yazımı da karmaşık bir hale getirmesinden endişeliyim.  Bu yazının kaleme alınmasında en amil sebep şüphesiz sosyal medya; sosyal medyadaki karışık kafalar.  Karışmış olduğunun bile farkında olmayanlar.

Bu yazı da yine sosyal medya üzerinden yayılacağına göre, karışık kafaların karışmasına bir kepçe de ben mi sallamış olacağım bilmiyorum. Ancak bir şeylerin yanlış gittiğini düşündüğüm her zaman usulünce yanlış gittiğini düşündüğüm şeyden haberdar kıldım çevremdekileri. Bu defa da öyle olacak.

“Düşündüğüm” diyorum, zira belki de dosdoğru olanı yanlış gören benimdir!

İslam’a hizmet dedik mi heyecanlanan kadroların çokluğu göz dolduruyor son zamanlarda.  Kemiyet hiç bu kadar olmuş muydu bilmiyorum. Benim hatırlamadığım zamanlarda olmuş olabilir.  Ama şundan fazlasıyla eminim: keyfiyet hiç bu kadar sığ olmamıştı.  Yani sayıların çokluğuna rağmen nitelikli kadrolardan yoksunuz. Bunu Müslümanların gündemine giren her ciddi mesele üzerine analiz yapılırken takınılan tavırdan tespit etmeniz zor değil.

Acizane şu tespitlere hak verirseniz, yapmaya çalıştığı şeye dair usulsüzlükten kıvranan kalabalıkların olduğunu birlikte tespit edebiliriz:

Nitelikli insan;

  • bilmediği mesele hakkında konuşmaz.
  • bilmediğini fark ettiğinde araştırır,
  • savunduğu davaya muhalif üslup benimsemez.
  • davasının yasakladığı işe yeltenmez.
  • gösteriş için iş yapmaz.
  • yapabileceği işe sımsıkı sarılır. Boyunu aşan işe girişmez.
  • haddini bilendir.
  • tevazu sahibidir.
  • vaktinin kıymetini bilendir.
  • rencide edici değil, yapıcıdır.
  • gelecek hesabını yapmayı bilendir. Kâr zarar dengesi kurmasını bilir.
  • kavramlarına ve düşünce sistemine sıkı sıkıya bağlıdır.

Bu maddelerin sayfalara sığmayacak kadar çoğaltılabileceğini takdir edersiniz sanıyorum.  Ben bunları sıralarken aklımda İslami hassasiyetleri olan bir genç modeli canlandırdığımı itiraf edeyim.

Şimdi de sosyal medyamızın güzide İslamcı kadrolarını düşünerek birkaç madde sıralayalım.

  • Bildiği ya da bilmediği her mesele hakkında yorum yapan bir nesil türedi. Sosyal medyada yazmanın verdiği rahatlık ve belki de cesaretle, ardında aldığı beğeni, RT, Fav. Sayıları ile durmadan konuşur oldu. Naklin esas olduğu sahalarda dahi nakiller yerine kendi düşüncelerini serdeden isimlerin her geçen gün arttığını görmek artık sıradan.
  • Aynı sosyal medya tembel kıldı bizleri. PC ya da telefon başından sosyal medyanın akışına kendini kaptırmayan insanlara gıpta ile bakar olduk.  Normal olan o suya kapılmak sanki. Ne öğrenirse sosyal medyadan öğrenen insanlar, kitaptan ya da bir bilgenin önüne diz çökerek öğrenmekten ziyadesi ile uzak.
  • Üslup problemi. Kırmaktan, dökmekten, rencide etmekten zevk alır olduk. İlk defa bir yanlışını gördüğümüz isimlere verdiğimiz tepkiler o ismin bir ömür bize be temsil ettiğimiz davaya olan bakışını belirleyeceğini unuttuk. Karşımızdakinin ne söylemek istediğine dair düşünmek ya da ufak bir araştırmaya girmek ihtiyacından imtina ediyor, gelmişken saldıralım diye bakıyoruz!
  • Bu tepki esnasında Allah’ın yarattığı simasından bile rahatsız olup, ona bakarak binbir türlü hakaretler savunmaktan imtina etmiyoruz. Sevdiğimiz kimseler için geçerli olan yasaklar sanki tanımadıklarımız hakkında varid olunca geçersiz kılınıyormuş gibi davranıyoruz.
  • Gösteriş… Ona dair bir şey söylemeye gerek yok, her şey ortada zaten, gösteriş dedik ya!
  • Yapabileceğimiz hizmet türlerinden epey uzaktayız. Hepimiz alleme-i cihan kesilmiş fetvalar, fikir yazılar, kadim ulemayı tenkidler… Havalarda uçuşuyor. Şu yavrucağın elinden tut iki satır dua ezberlet denilse o işi küçük görür olmuşuz. Öyle ya, bizi sosyal medyada bekleyen binler var. Ufacık çocukla bu iş olur mu diyor bilinçaltımız.
  • Terbiyeden yoksun kimselerin bizim kıymetlilerimize cüretkar yazılarını okudukça hadsizleştik biz de. Bizi aşacak işlere girişmekten zevk duyarak ter döküyoruz. Tevazudan eser yok hiçbirimizde, hepimiz zorlu işler için varız!
  • Harcadığımız vaktin hesabını yapmaktan uzağız ne yazık ki. Bize hiçbir şey katmayacak videoları izlemekten, o ne demiş, bu mesele hakkında falanca ne düşünmüş’ten öte gitmeyen sosyal medyada “timeline” akışı ile birlikte zamanı da akıtıyoruz da farkında değiliz.
  • En büyük problemimiz Müslümanca Düşünmek. Ve biz bundan epey uzaktayız. Modern zamanların problemlerini yine onların telkinleri ile çözmeye girişiyoruz da farkına bile varmıyoruz, her çözüm arayışının bizi daha derin çözümsüzlüklere sürüklediğini.

Bunları okurken “üst perdeden yazan adam” olarak okumayın beni. Aynı karmaşanın içine girmiş, aynı hususiyetleri yitirmiş, aynı yoksunlukta bir kardeşinizin aynı kuyudan haykırışı olarak değerlendirin.

Biraz da düşünün, acaba “İslam’a hizmet etmek”’i yanlış mı anladık biz?

Bunca asırlar İslam’a hizmet edenlerle aynı metodu mu kullanıyoruz?

Bana öyle geliyor ki hayır.

Editör
Musellem.net editörü...