Talha Hakan Alp ne yana dönsün?

Talha Hakan Alp ile yüz yüze görüşmüşlüğümüz, bir defaya mahsus olmak üzere, bir cami avlusunda birkaç arkadaşla birlikte bir muhabbetten ibarettir. Orası öyledir de ders ve konferanslarını takip etmişliğimiz, yazılarını okumuşluğumuz az değildir.

Kendi ifadesi ile “küçük yaşlardan itibaren, hafızlık Arapça ve İslâmî ilimler üzerine eğitim almış ve uzun bir süredir İslâmî ilimlerde eğitim vermiş” bir kimse olan Talha Hakan Alp, bir buçuk ay kadar önce bir tweet zinciri paylaşmış ve inancıyla ilgili şüpheleri olduğunu söylemişti.

Tabi sosyal medyada gündem olunca, kimisi tekfir etmiş, ötelemiş; ancak ekserisi dua edip, o dönem ifadelerinden anlaşılan “kararsız hali”nden eski haline evrilmesini temenni etmişti.

Öyle olmamış gibi görünüyor. Aradan geçen zaman ve konuya dair sessizliği “polemiğe sebep olmamak için şüphelerini detaylandırmadığı” tweetlerinin yerini video serisine bırakmasıyla sonuçlandı. Birkaç gün önce ilk videosunu yayınlayıp şüphelerini dile getirmeye, bir şeyleri “tartışmaya açmaya” başladı.

Daha önce dua edip beklemeye geçenlerdendim. Ancak bu videoyu izleyince gönle düşenlere dair birkaç satır yazmadan duramadım.

Evvela şu:  Onun içine düştüğü bu durum şaşılacak bir durum mudur?

Bu sorunun cevabı bende çok net. Hayır. Hiç de şaşılacak bir durum olmadığı gibi, bilakis böyle vakıaların yaşanmaması şaşırtıcı olurdu. Tarihte de örneklerine epeyce rastlanır. Şaşırmayız, çünkü ilim ya da amel mutlak kurtarıcı değildir.

Bu tür vakıaların yaşanacağı nebevî birer haberdir aynı zamanda. Nitekim Buharî ve Müslim’in naklettiği anne karnındaki çocuğa ruh üflendikten sonra hakkında yazılan 4 şeyin bildirildiği rivayetin hemen arkasından, ravi Abdullah İbn Mes’ud meseleyi izah ederken şöyle diyor:

“Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, sizden biri, cennetliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cennet arasında sadece bir arşin mesafe kalır da, sonra anne karnında yazılan yazının hükmü ona geçer, cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve cehenneme girer. Yine sizden biri cehennemliklerin yaptığı işleri yapar ve kendisi ile cehennem arasında bir arşın mesafe kalır; sonra anne karnında yazılan yazının hükmü ona geçer ve o kişi cennetliklerin yaptığı işleri yapmaya devam eder de, neticede cennete girer.”

Talha Hakan Alp’in ilk videosunda şüphe uyandırmaya çalıştığı müjdelerden bir müjde kabilinden bu haberi alan ümmet için şaşılacak bir durum yoktur yani.

Bizim kendisi ve içinde bulunduğu hale dair duygumuz ancak kendisine acımaktır. Acırız. Acıyoruz. Bu acıma duygusu ona dua etmemize sebep olan duygudur aynı zamanda. Bir merhamettir. Ancak dikkat ediniz; merhamet nazarı ile yaklaşıyor oluşumuz ona ve şüphelerine sempati duymamıza asla sebep olamaz.

Bir diğer husus devam edeceği muhtemel olan bu videoların sebebinin ne olduğudur. Videonun sonunda, gençlerin kafa karışıklığına sebep olacağını söyleyenlerin olduğunu ancak onları eleştirdiğini ve onların sosyal medyadan uzak olduğunu, asıl gençlerin bu tür sorular sorduğunu ve ironik olarak eskiden beri forum tartışmalarını takip etmesine kendisini yönlendiren “gençlerin kendi kafasını karıştırdığını” söyleyen Talha Hakan Alp meseleyi hedeflediği şeyi meşrulaştırmak için kendince yorumladığı açıktır.

Daha lise yıllarımda forumlarda yönetici olmuş, üniversite yıllarından beri de kendi forum ve portal sitelerimi kurup yönetmiş, bu tartışmalarda aktif şekilde bulunuş, internette onlarca site projesinin bir yerinde var olmuş ve hala var olmaya devam eden biri olarak tek cümle ile ifade ediyorum: Şeytan ona azı çok, önemsizi önemli, küçüğü büyük göstermiş.

Asil bir duruşmuşçasına, bazı kurumlardaki eğitimlerine son vermenin doğru olacağını beyan ettiği tweetlerde “uzun süredir değişimde olduğunu” da yine kendisi söylüyor, ancak aynı uzun süredir eğitimlere devam ediyordu. “Bugün vazgeçiren karar neden uzun süredir vazgeçirmedi?” diye soranlar oldu mu bilmem ama şimdilerde inançlı ya da inançsız olduğunu açıkça söylemeyen Talha Hakan Alp’in yapması gereken ilk şey budur: Nerede olduğunu açıklamak.

Hala arada ise, nihayette hangi tarafta olacağı belli olmayan birisi neden şüpheleri ile insanların şüpheye düşmesine sebep olma yolunu seçer?

Arada olmaması durumu ise bizim için daha önemli; Zira bu durumda bizim, dinimizin emri olan bir tutum belirlememiz icab edecek. Takınacağımız tavrı bir ayet ile ifade edelim:

“Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kafirlere karşı şidddetli/katı, birbirlerine karşı merhametlidirler.” (Fetih suresi 29. Ayet)

Evet, biz Müslümanız. Onun nerede olduğu, bizim ona nasıl davranacağımızı belirler. Şedid davranmak da, merhamet etmek de bizim için ilahi emri yerine getirmek vechesiyle birdir. Mühim olan şahışlar değil, emirlerdir.

O halde yazının başlığındaki soruya cevabımız netleşti: Ne yana döndüğü bizim için çok fark etmez. Ne yana döndüğünü bilelim yeter; Ona göre acır, ona göre dua eder, ona göre tavır takınırız. 

İlk videoda şüphe olarak dile getirdiği şeylerin, ilim ehli nazarında ciddi şüpheler olmadığı ehlince malum. Cevap vermeye değer görenler gerekeni yapacaktır.

“Ama o da ilim ehli idi, o zaman nasıl oldu da o şüpheler onu saptırdı” sorularına benim kendimce cevaplarım var. Burası yeri değil. Faydası da yok. Ancak gözlemlerim ve sosyal münasebetlerimden edindiğim bakış açısıyla ikisi gerçekten ciddi olan, dört ikazım var:

  1. Allah dostlarına dil uzatmayın. Uzatanların çoğusu ahirete kalmadan dünyada bedel ödüyor.
  2. Eğer bilgi birikiminizi, duruşunuzu, oturuş ve kalkışınızı şekillendiren “hak” bir cemiyet varsa, en az o kalitede başka bir yere gitmeksizin, nefsinize ağır geliyor diye o cemiyete yüz çevirmeyin. Burun kıvırmayın. O kapıdan ayrıldığınızda düşeceğiniz çukuru kestiremezsiniz.
  3. Kendisi okusa bile, ehl-i bidatin, bu dinin değerlerini hiçe sayan kimselerin kitaplarını reklam edenlere dikkat edin. Onlara methiye dizenler, onlara meylederler.
  4. Hitap ederken, konforundan ödün vermeyen, yayılarak konuşan, göz teması bile kurmayan insanlara karşı dikkatli olun.

Böyle bir gidişle gideceğinden şüphe duyduğunuz birisi olursa, aklınıza Mustafa İslamoğlu ve Mustafa Öztürk gelsin. Sonra dua edin, sapmaktan, saptırılmaktan Allah’a sığının. Sığınalım.

Ve unutmayın, yuvarlanmaya başlayan kaya, en dibi bulmadan durmazmış.

Salih Kartal
Musellem.net kurucu yazar...