Sene-i Devriyesinde M. Sami Ramazanoğlu Hazretleri

Vefatı: 12 Şubat 1984

1892 Yılında Adana’nın Tepebağ mahallesinde dünyâyı teşrîf eden Hazret-i Sâmî (k.s.)’un babaları Müctebâ Efendi, anneleri Ümmügülsüm Hanımefendilerdir. Dedelerinin ismi Abdurrahmân, büyük dedeleri İshâk ve Hüseyin Efendilerdir.

Esad Erbili Hazretlerine İntisab Etmeleri

İlk, orta ve lise tahsîlini Adana’da tamâmlayan Hz. Sâmî (k.s.) yüksek tahsîlini İstanbul’da yaparlar. Hukuk Fakültesi’ni birincilikle bitiren Hz. Sâmî (k.s.) bu arada bir müddet Gümüşhâneli Dergâhı’na devâm ederler.

Bu sırada Bâyezıd dersiâmlarından Rüşdü Efendi (Eski Beşiktaş müftüsü Merhûm Fuat Çamdibi Hocanın babası):

“Sâmî Evlâdım, gel seni Şeyhü’l-Meşâyih Es‘âd Erbilî Hazretlerine götüreyim.” der. Bu teklifi kabûl eden Efendi Hazretleri, Rüşdü Efendi ile berâber Kelâmî Dergâhı’na giderler. Bu ilk karşılaşmanın devâmını kendileri şöyle anlatıyorlar:

“Üstâdımızın huzûruna varıp ellerini öptük. Rüşdü Efendi Hoca:

“Üstâdım bu getirdiğim genç Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddin Efendi’nin evlâdlarından Adanalı Sâmî Efendi” deyince; birden Üstâdımız Es‘âd Efendi Hazretleri:

“Hayır! O bizim evlâdımız” buyurdular. Ve orada devâm ettiğim evrâdın ne olduğunu sordular. Günde beşbin zikrullâh, bir cüz Kur’ân-ı kerîm tilâveti, Delâil-i Hayrât diye cevâb verdim. “Evlâdım hastalık nerede ise tedâviye oradan başlamak lâzım, bu yüzden şimdilik bunları terk edip kalbî zikre başlayacaksın buyurdular ve Fakîre inâbe verdiler.”

Akarsu deryâya kavuşmuş; su mecrâını bulmuştu.

Son dönem velîlerin büyüklerinden olan Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, ilim ve irşâd faaliyetlerinin yanı sıra, döneminin uleması ve sulehâsıyla da sıkı bir münâsebet içerisindeydi. Gerek memleketimizde ikamet etmekte olan âlimler, gerekse de yurt dışında ikamet etmekte olan âlimler kendisine muhabbet duymuş ve memleketimize geldiklerinde Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ni ziyâret etmişlerdir.

Ahıskalı Ali Haydar Efendi ve Mahmud Sami Efendi

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin mütemâdiyen görüşmekte olduğu zâtların arasında Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin ayrı bir yeri olduğu bildirilmiş ve Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin; “Bana iki şeyh sevdirildi. Biri Alvarlı Efe, diğeri Mahmud Sâmi Efendi” buyurduğu nakledilmiştir.

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ni sık sık ziyâret ettiği ve dizlerinden son derece rahatsız olmasına rağmen merdivenlerden inerek onu kapıda karşılama konusunda hassasiyet gösterdiği bilinmektedir. Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin oğlu Halid Gürbüzler de muhtelif mülâkatlarda ve hazırlanmış olan kitaplara sağladığı katkılarda bu ayrıntıları aktarmıştır.[1]

Cenâze İmamlığından da Öte Ahiret Kardeşliği

Anlatıldığına göre Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin gerçekleştirmiş olduğu bir ziyâretin ardından Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri onunla ilgili şöyle buyurmuştur: “Bu zatın bizi sekizinci ziyaretidir. Biz henüz bir defa bile gidemedik. “İşte Allah için ziyaret budur, kemâlât da budur.”

Dört mezheb müftüsü Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin son zamanlarında Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’ne: “Gizle bakalım mânevî derecelerini. Cenâze namazımı sen kıldıracaksın,” dediği ve o uzak bir yere sefere gittiğinde: “Bari cenâze namazımı kıldıracak birisini bıraksaydı,” şeklinde lâtife yaptığı anlatılmıştır.

Ali Haydar Ahıshavî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri vefât ettiğinde aktarmış olduğumuz sözü yerine gelmiş ve Yavuz Sultan Selim Camii’ndeki cenâze namazını vasiyeti gereği Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri (Kuddise Sirruhû) kıldırmıştır. Şâhidler, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin namazdan sonra Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin cenâze namazı için hassasiyetine bağlı olarak ayrıca bir abdest aldığını anlatmışlardır. Birbirlerini dünya hayatında bu derece çok seven iki mübârek zâtın kardeşliği bu âlemden de öteye, hakîkî bir âhiret kardeşliğidir.[2]

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri Şâm’a yerleşme kararı alıp da gittiğinde bu durumun ailesine ağır geldiği ve geri döndürmeyi başaramayınca Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nden yardım istedikleri ve Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin onun davet mektubu üzerine geri döndüğü anlatılmıştır.

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin vefâtından sonra İsmailağa Camii’ne gitmiş, Medîne-i Münevvere’ye yerleşmeden evvel Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleriyle pek çok kez görüşmüşler ve o büyük velînin bakiyesi olan bu mübârek dostluk böylece sürdürülmüştür.[3] Allah Te‘âlâ bizleri dostlarından ayırmasın. Âmîn.

1979 yılında İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye hicret ederek, 12 Şubat 1984 tarihinde dâr-ı bekâya irtihâl eylemişlerdir. Cennetü’l-Bakîa’da, Ebû Sa‘îd el-Hudrî ve Fâtıma binti Esed (r.anhümâ)’nın yanında medfûndurlar.


 

Dipnotlar:

[1] Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin oğlu Hâlid Gürbüzlerle gerçekleştirilmiş muhtelif mülâkatlardan derlenmiştir. Bkz. http://www.cevaplar.org/index.php?content_view=1594&ctgr_id=99

[2] Musa Topbaş (Kuddise Sirruhû) hoca efendinin Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (Kuddise Sirruhû) Hazretleriyle ilgili Erkâm Yayınlarından çıkmış olan kitabından derlenmiştir.

[3] Cübbeli Ahmed Hocanın “Sami Efendi Hazretleri’ni Ali Haydar Efendi çok severdi başlıklı video kesitinden derlenmiştir. Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=IGJtD4VlhAo

Editör
Musellem.net editörü...