Başlığın söylediği yere, “güzel şeyler”e de gelecek ve bir video serisi tavsiyesinde bulunacağım ilerleyen satırlarda. Ama önce hal-i pür melalimize dikkat çeken birkaç cümle etmeme müsaade edin ne olur.
Erişim kolaylığı hayatımıza girdi gireli –ki artık asıl muhataplar bu kolaylığın içine doğuyor- hesapsızca yaşıyoruz ömrümüzü. Reelde yaptıklarımızın hesabını soracağını düşündüğümüz büyüklerimiz, akrabalarımız ve çevremiz var ancak internet dünyasında onlarla olan ilişkiyi koparmış yepyeni bireyler olabiliyoruz kolaylıkla. Bu da bizi “çılgınca” yapmaya-etmeye-söylemeye sevk ediyor adeta.
Aklınıza çok uçuk kaçık faaliyetler gelmesin. Nitekim mesele bu ilişkilerimizden tamamen sıyrılmayı gerektirmeyecek şekilde, kendi isim ve soy ismimizle, kendi sesimizle bulunduğumuz mecralarda da kendisini gösteren bir problem. Nihayetinde bu sosyal medya bizi olmadığımız kadar bilgili, hiç olmadığımız kadar kusursuz gösterebilme imkânıyla kuşatıyor. Varlığımızı diğerlerinde olmayan hususiyetlerle ispat etme gayretine sokuyor her birimizi.
Ne yalan söyleyeyim böyle bir ortamda gerçekten bilgi ve emeğin birleştiği şeylere denk geldiğimde alkışlayasım, memnuniyetimi iletecek çeşit çeşit işlere girişesim, hiç olmazsa şöyle birkaç satır yazarak duyurasım, haberdar edesim, bir yönüyle destek olasım geliyor.
Yukarıda da söylediğim gibi, bu satırlar da böyle bir duygunun ardından diziliyor.
Olaylara, doğrulara, yanlışlara, gelişmelere … hep birilerinin bize tuttuğu ayna üzerinden baktığımızı, biz o aynadan baktıkça onların bize gösterdiğinden başkasını göremediğimizi, bakışımız aynadan “gerçek” olana ulaşana kadar hakikatin değiştirildiğini hep söyleriz. Bu durumdan kurtulmanın da sadece bir yolu vardır: o aynayı kırmak. Ama nasıl’ına dair çok tatmin edici cevap bulanımız azdır.
Kimi zaman siyasîlerin, kimi zaman çevremizin, kimi zaman duyguların ayna rolünü üstlendiği şu zaman diliminin bir türlü kırılamayan, çatlatılamayan bir aynası var ki o aynanın bırakın kırılması gerektiğini, kirli olduğunu bile söyleyemiyoruz. Bunu söyleyebilmek için aşmamız gereken, kurtulup nefeslenmemiz gereken bir “aşağılık kompleksi” var. İster eğitimin, ister güçlü olanın dayattığı düşüncenin bunu telkin etmesi sebebiyle bu durumda olduğumuzu söyleyin, fark etmez. Ama bu aşağılık kompleksine, kendi doğrularımızın propagandasını yapamıyor oluşumuza dur diyebilmek büyük meziyet.
İşte bunun için “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak” diyebilmek, “Bu soru yanlış” diye haykırabilmek ya da “Bu çıkarım hatalı” tespitinde bulunabilmek alkışlanmayı en çok hak eden bir başarıdır.
Hele siz bunları sadece slogan olmaktan çıkarmış, altını doldurmuş, yanlış çalışan beyinleri durdurmayı başardıktan sonra bir de doğru şekilde çalışmasını sağlayabilmiş olanı bulursanız durmayın.
İşte bu vesileyle durmuyorum, size haber veriyorum.
Modernizm, Naturalizm, Deizm, Ateizm sarmalında adeta çırpınanlara uzatılan bir el, bir emekten bahsediyorum.
Müslümana Müslümanca düşünmeyi öğütleyen bir girişim. Yeni haberdar olduğum kanaldan, İki gündür videolarını izlediğim, çok emek verildiği belli olan, bu vakte kadar internet ortamında benzer kalitede ve “cesarette” örneğini görmediğim “Kırmızı Asa” isimli video serisini kastediyorum.
Önce durun diyor; bunca zamandır size öğretilen şeyleri sorgulamayı başarmamız lazım. Sonra aklınızı özgürleştirin diyor. Ve gösteriyor; neyi neden sorgulamanız gerektiğini, aklınızın neden özgür olmadığına ikna ediyor. Sadece milyonlarca yıl öncesindeki bazı olayları açıklayamamış oldukları iddiasında olan natüralistlere, ateistlere, evrimcilere cesurca diyorlar ki “yok, öyle değil, siz ne o günü ne bugünü açıklayabiliyorsunuz, sizin yaptığınız –mış gibi yapmaktan ibaret.”
“İnançları bilime sokmayın” söylemini, “boşlukların Tanrısı” safsatasını ve daha birçok şeyi ciddi argümanlarla tenkid ediyor. Bilimsel metodun genel geçer bir değeri olduğu iddiasını adeta topa tutuyor. Ateist bilim adamlarını, ateist internet meşhurlarının kimi söylemlerini analiz ediyor, cevaplandırıyor.
Biliyor musunuz, tüm bunları bir masanın başında oturup, sağa sola savrulan sıradan nutuklarla yapmıyor; çeşitli prodüksiyon, animasyon ve hikayelerle, hikayelerin canlandırmasıyla anlatmaktan da imtina etmiyorlar. Hatta meydan okuyor, bizim sunduğumuz fikirleri çürütün diyorlar. Bunun için izleyicilere ulaşabilecekleri kanallar açmışlar. 10 maddeden müteşekkil manifestoları bile var.
Anlattıkları şeye değer veren bu insanların bir derdi var.
Bunca satırı, iki gün önce varlıklarından haberdar olduğum, aidiyetleri, kişilikleri hakkında hiçbir şey bilmediğim, tanımadığım, tanışmadığım insanlara dair, onların projelerine dair yazıyorum.
Şimdi sıra sizde, izleyip benimle aynı fikre kapılıp kapılmayacağınızı görün.
Lütfen tamamını izleyiniz. Sonra yorumlarınızı buradan bize de iletebilirseniz mutlu edersiniz.
Programın Tüm Bölümlerini İzlemek İçin: TIKLAYINIZ
Allah razı olsun duyurduğunuz için. Dediğiniz kadar var..
Allah razı olsun