Abdestte Sakalların Durumu

Soru:

Abdestte yüzümüzü yıkama esnasında sakallarımızı yıkamamız mı gerekiyor yoksa hilallememiz mi? Bu konuda Hanefi mezhebinin görüşü nedir?

Cevap:

Abdest’in farzlarından biri de ayette[1] geçtiği üzere yüzü yıkamaktır. Ayette geçen yıkama emri her hangi bir harf-i cer vasıtasıyla vech’e/yüze bitiştirilmediği için yüzün tamamının yıkanması farzdır. Bunun sınırı da saçların alın hizasındaki bitim yerinden enine kulaklar ve boyuna çene altına kadar yıkanması şeklinde belirtilmiştir.[2] Ancak yüzde sakalın bitmesiyle artık sakal bulunan kısım yüz olmaktan çıkacağı için yıkanması da farz olmayacaktır.[3]

İmam Muhammed (Rahimehullah)’de “el-Asl” da kendisine sorulan “Kişi abdest aldığında el ve ayak parmaklarının arasını hilallemesi gerekir mi?” şeklindeki soruya “Evet, çünkü bu yerler abdestte yıkanması gereken yerlerdendir, dolayısıyla kişinin illa ki buralara suyu ulaştırması gerekir” cevabını verirken, peşi sıra sorulan “Sakalların durumu ne olacak?” şeklindeki soruya da “Sakalın görünen dış tarafı abdest mevzilerindendir. Dolayısıyla iki elini sakalları üzerine “imrar” yaptığında yeterli olur” cevabını vermektedir.[4] Burada geçen imrar kelimesinin yüzün yıkanması esnasında sakallar üzerine suyun değdirilmesi, sakalın dış tarafının yıkanması şeklinde anlaşılması gerekir. Yani abdestte farz olan yüzün zahirinin yıkanmasıdır.[5]

Sakalların hilallenmesine gelince; yine İmam Muhammedel-Asl” da “Abdest alıp sakalını suyla hilallemeyen kişinin aldığı abdestin yeterli olacağını” belirtmiştir.[6] Bunun içindir ki hilalleme Abdestin sünnetlerinden sayılmaktadır.[7]

Konuyu bitirirken işlenmesi gereken bir mesele daha var: Sakalların meshedilme meselesi iki bakış açısıyla incelenmektedir. Birincisi saça kıyas edilerek dörtte birinin meshedilmesi ki Kenz[8] ve Vikaye tarzı kitaplar bu görüşü tercih etmektedirler. İkincisi bunu cebireye kıyas ederek sakalın tamamının mesh edilmesi gerektiğini söyleyenlerin görüşüdür. Bu görüş de İmam Ebu Hanife’ye nisbet edilmektedir. Ancak sahih olan yukarıda da bizzat zahiru’r- rivaye olarak naklettiğimiz suyun sakallar üzerine imrarıdır.[9] Allahu A’lem…


Ömer Faruk Korkmaz


 Dipnotlar:

[1] Kur’an, Maide 6
[2] Alau’ddin es-Semerkandi, Tuhfetu’l-Fukaha, 1/5-6, Mektebetü Dari’t-Türas 1998 B.3
[3] El-Kasani, Bedaiu’s-Sanai’, 1/3 Daru’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1986 B.2
[4] Muhammed Bin Hasen eş-Şeybani, Kitabu’l-Asl 1/75 Alemu’l Kütüb, Beyrut 1990 B.1
[5] Ebubekir er-Razi el Cessas, Ahkamu’l Kur’an, 2/337’den.. Matbaatu’l Evkafi’l-İslamiyye, 1335
[6] El-Asl, a.y.
[7] Ubeydullah İbn Mes’ud Sadrru’ş-Şeria, En-Nukaye Muhtasaru’l-Vikaye, s.3
[8]  Abdullah en-Nesefi, Kenzu’d Dekaik (Keşfu’l Hakaik ile) 1/6 Matbaa-i Edebiyye, Mısır 1318 B.1
[9] Ali el Kari, Fethu Babi’l İnaye, 1/15 Daru’l Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut Lübnan 2009 B.1