Zahid el-Kevserî’nin Kaleminden İsmail Saib Sencer

İLİM DÜNYASININ YİTİĞİ

ALLÂME İSMÂÎL SÂİB SENCER

(M. Zâhid el-Kevserî)

Kemâle ermiş ümmetler, kendilerinden sonra gelecek nesillerin himmetlerini yüceltmek için ilim ve amele dair her alanda yetişmiş olan büyük insanlarını anmaya ehemmiyet verirler. İşte, arkadaşımız büyük üstad, İstanbul Kütüphaneleri genel müdürü İsmâîl Sâib Sencer’in (rh.a) vefatının üzerinden yaklaşık iki sene geçti. Bu münasebetle bu büyük insandan bahsetmeyi üzerime bir borç biliyorum.

Merhûm, çok tahammüllü, iyi huylu, geçimli, üstün ahlâklı, hoşgörülü, hoş tabiatlı, çok sabırlı, iyi ve derinlemesine araştıran, hâfızası kuvvetli, bütün varlığıyla gece-gündüz kitap mütâlaası ve tahkîkine yönelmiş bir kimseydi. Hiçbir kitap araştırmacısının onun titiz araştırmasına ulaşmaktan başka bir arzusu yoktu. Birçok nâdir el yazmasını temin etmişti. O, nâdir bulunan kitapların durumlarını öğrenmede tek sığınak ve son kaynaktı. Doğulusu-batılısı, Mısırlısı-Hindlisi ona gelir[1] ve gerçekleştirmek/tahkik istedikleri şey konusunda ihtiyaçlarını onun yanında giderirlerdi. Zira o, İstanbul kütüphanelerindeki nâdir kitapların, onun gözünün önünde olmasından dolayı onlara aradıkları yitiklerini büyük bir incelikle vasfederdi. Allah ona rahmet etsin, ilminden hiçbir şeyi hiçbir kimseden esirgemezdi.

kevserî-ismail saib sencerBirçok ilmî büyük görevler üstlenmişti. Beyazıt Câmii’nin eşsiz âlimlerinden, usûlüddîn ilminde ve felsefe ilimleri ihtisas kursunun büyük üstatlarından ve üniversitenin çok değerli hocalarındandı. Geleceğin adamlarının yetişmesi maksadıyla onlarla (üniversite hocalarıyla) bir süre mesai arkadaşlığı yapmıştı. Sonra da burada açıklamaya gerek görmediğimiz sebeplerden[2] dolayı üniversitedeki tedrisinden istifa etti. Allah kendisine rahmet etsin, Rabbine kavuşuncaya kadar eski başkentte tamamen kendisini kütüphanelerin işleriyle ilgilenmeye vermişti, araştırmalarında da muvaffak olmuş birisiydi.

Onun kıymetli en son ilmî çalışmalarından biri Keşfü’z-zünûn’u[3], müellifin müsveddesi ve temize çekilmiş nüshası esas alınarak tensîk ve tahkîk yapmakla ilgilenen kurula müşareket etmesi olmuştur. Çalışmalarını bu kurul üyeleriyle devam ettirmiştir. Öyle ki onlarla birlikte kitap için çok hoş bir mukaddime ve müellife dair kapsamlı bir biyografi hazırlamışlardır. Yine “Elif” harfinin sonlarına kadar kitabın tahkîkinde ve çeşitli baskılarda bulunan fazlalıkların tesbîtinde onlarla birlikte çalışmıştır. Onun kıymetli arkadaşları üniversite hocalarından ve Beyazıt Câmiî’nin nâdir hocalarından mahâretli üstad Muhammed Şerafuddin Bey, bahhâse/çokça araştırmalar yapan üstad, üniversite hocası Rif’at el-Kilîsî, uzun ömürlü Allâme Şeyh Hüseyin Avnî el-Arabkîrî’nin de onlara faideli desteğiyle, bu kâmil yol üzere çalışmaya devam ettiler. Neticede Keşfü’z-zünûn en güzel görünüm ve en olgun düzenlemeyle çıkmış oldu.

Arkadaşımız, gözden kaçan bir şeye rastladığında muhakkak onu kendi Keşfü’z-zünûn nüshasına kaydeder, fihristlerin birinde bir hatayla karşılaşsa derhal onu tashih ederdi. Buna örnek olarak da onun, Beyazıt Meydanındaki Mektebe-i Âmme-i Hamîdiyye fihristinde Sa’duddin et-Taftâzânî’ye nispet edilen ve Şeyh-i Ekber’e redde dair matbu bir kitap zikredilediğini görürsün. Üstad ise o kitabın kenarına onun Sa’duddîn et-Teftâzânî’ye âit olmadığını; bilakis Sa’duddîn’in öğrencilerinden biri olan Alâ el-Buhârî’ye ait olduğunu, eski bir hatla, filanca rakamla kayıtlı mahfûz bulunduğunu, kitabın isminin “Fâdıhatu’l-mulhidîn” olduğunu, nâşirinin, kitabın içerisinde musannifin “es-Sa’d (Sa’duddîn et-Taftâzânî) Şerhu’l-Makâsıd’da şöyle dedi…” sözünü “Şerhu’l-Makâsıd’da şöyle dedim…” şeklinde değiştirdiğini ifade etmiştir.

Birinci dünya savaşı sırasında bir enstitü açılışı için Kastamonu’ya gitmiştim. Orada gördüğüm nadir el yazmaları arasında, altıncı asrın şahsiyetlerinden Ebu’l-Alâ Sâid b. Ahmed b. Ebî Bekr er-Râzî’ye ait iki ciltte hazırlanmış el-Cem’u beyne’l-fetvâ ve’t-takvâ fî muhimmâti’d-dünyâ isimli kitap bulunmaktaydı. Kitap ilim, amel ve ahlâk kısımlarını burada vasfı uzayacak kadar eşsiz bir tertip üzere ihtiva etmektedir. Kitap imamların ihtilaflarını, falanca imamın sözü fetvânın gereğidir, filancanınki de takvanın gereğidir, şeklinde bir araya toplamıştır. Üstada bu kitabın müellifinin terceme-i hâline dair sordum. O da:

 – Onun terceme-i hâline dair el-Cevâhiru’l-Mudiyye’deki bilgilerden daha fazla bir şey bilmiyorum” dedi

Bunun üzerine ben de kitabın müellifine dair açıklamalar yapmaya başladım[4] ve onun Şehîd Nureddîn (Zengi) zamanında Rakka’da el-Medresetu’l-Hanefiyye’de müderris olduğunu, bu kitabı 570 hicrî yılında telif ettiğini, Ebu’n-necîb es-Suhreverdî’yle karşılaştığını, Bağdat’ta Nizâmiye müderrislerinden Şerafuddîn ed-Dimeşkî’den ilim tahsilinde bulunduğunu, en-Nâfi’ sahibinin yanında fıkıh eğitimi aldığını, müellefâtı arasında Hülâsatu’l-Mîzân fi’l-Usûl, Nedîmu’l-Umerâ fi’l-Muhâdarât isimli kitapların olduğunu ifâde ettim. Hemen kalkıp kendi Keşfü’z-Zünûn nüshasını getirdi ve

Dr. Reşer[5]’in, aralarında Fatih Kütüphanesi’nde el-Makâmâtu’l-Hanefiyye adıyla kayıtlı bu müellife ait makâmelerin[6] de yer aldığı bazı ediplere ait birtakım makâmeleri yayınlaması münasebetiyle bu müellif hakkında araştırma yapıyorduk. Müellifin ahvâlinden eş-Şems eş-Şehrazûrî’nin muâsırının olduğunun dışında bir şey bilmiyorduk. Sizin muttali olduğunuz kitap aracılığı ile ona dair birçok bilgiyi ve onun el-Makâmât sahibi olduğunu öğrenmiş olduk. Zira o, bu makâmelerin hâmişlerinde Nedîmu’l-Umerâ kitabına göndermede bulunuyordu.” dedi.

O da ben de çok mutlu olduk. İşte bu onun araştırmalardaki özelliğiydi. Allah ona rahmet etsin ve kabrini rızâ bulutlarıyla sarsın!


Makale: Makâletu’l-Kevserî

Tercüme : Serkan Ünal

Dipnotlar:  Salih Kartal


Dipnotlar: 

[1]  Dünyanın her yerinden araştırmacılara sağladığı katkıyı anlatan bu ifadeler mübalağa değil, bir hakikattir. Bazı misaller için bkz: https://www.musellem.net/kutuphanedeki-kutuphane-ismail-saib-sencer/

[2]  İsmail Saib Efendi’nin biyografisine dair yapılan çalışmalardan öğrendiğimize göre, başındaki sarığın çıkartılması talebini içeren kanunlardan sonra, “Ben sarığımla geldim, sarığımla giderim” diyerek darulfünûndaki görevinden istifa etmiş Beyazıt Kütüphanesi’ne çekilmiştir.

[3]  Keşfü’z-Zünûn, Katip Çelebi’nin14500 eser ve müllifleri hakkında malumat bulunan bir eserdir.  İsmail Hakkı Uzunçarlılı, Saib Efendi’nin kitabiyât bilgisini bu eserin müellifine atıfla şöyle ifade eder: “Katip Çelebi ile hocanın kitabiyat, terceme-i hal, tarih ve edebiyat hususundaki vukufları mukayese edilince Katip Çelebi, İsmail Saib üstadın yanında mübalağasız olarak bir tilmiz vaziyetinde kalır.”

[4]  Calib-i dikkat bir husutur ki, İsmail Saib Efendi’nin hakkında malumatı olmayan bir müellif hakkında el-Kevserî merhum bir dolu malumat arzedebiliyor.  Zaten, “ayaklı kütüphane” diyebileceğimiz isimler arasında Muhammed Zahid el-Kevserî mutlaka zikredilmelidir. Onun hafızasının ne kadar kuvvetli olduğu, hicret ettikten sonra kaleme aldığı makalalerlerinde yıllar evvel incelediği kitapların, kütüphane, raf ve cilt ve sayfa numaralarına kadar atıflarda bulunabildiğini ona dair yapılan biyografi çalışmalarından öğrenebiliyoruz.  Hafızasının kuvvetine ve hafızasının zayıflamasına sebep olan bir deniz kazasına diar Ahmet Hayri’nin el-Kevserî‘ye dair kaleme aldığı biyografi yazısına bakılabilir : el-Kevserî, Makâlât I, s.72, Rıhle Kitap, trc. Ebubekir Sifil

[5]  Asıl adı Oskar Rescher olan bu zat Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, Arap dil bilimi çalışmaları yapmış, bir vesile ile İstanbul’a geldikten sonra, İsmail Saib Sencer Efendi vesilesiyle Müslüman olmuş Osman Reşer adını almıştır.  İsmail Saib Sencer darülfünundan emekli olunca da yerine o geçmiş, işlerinden arta kalan zamanını İsmail Saib Sencer’in yanında geçirmiş, ölünce Saib Efendi’nin ayak ucuna gömülmeyi vasiyet etmiş, Saib Efendi’nin vefatından sonra onun hakkında makale yayınlamıştır. Önceki dipnotlarda verdiğimiz biyografi yazısında, Saib Sencer Efendi ile ilgili hatıralarına yer verilmiştir.

[6]  Bir edebî hikaye türü olan Makâme, hayali bir kahraman kullanılarak bir takım olayların, yine hayali bir hikayeci tarafından anlatılmasıyla oluşur.  Osman Reşer’in asıl üzerine yoğunlaştığı çalışmalar işte bu makamelerdir. Bu hususta İsmail Saib Efendi’den destek almıştır.

Daha önce yayınladığımız biyografi yazısı :

Kütüphanedeki Kütüphane: İsmail Saib Sencer

Editör
Musellem.net editörü...