Mukaddime – Mevâkifu’l-Enbiyâ Fi’l-Kur’ân (01)

Tercüme Projesi
Eser :  Mevâkifu’l-Enbiyâ Fi’l-Kur’ân
Müellif: Dr. Salâh Abdulfettâh el-Hâlidî
Eserin yayınlanan bölüm sırası : 01

Mukaddime

Hamd, Allah’a mahsustur. Allah’a hamd eder ve O’ndan yardım dileriz. Nefsimizin kötülüklerinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidâyete erdirdiğini kimse saptıramaz. O’nun saptırdığını da kimse hidayete ulaştıramaz. Şâhitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. O birdir; O’nun asla ortağı yoktur. Yine şâhitlik ederim ki Muhammed (s.a.v) O’nun kulu ve rasûlüdür. Allah’ın salât ve selâmı O’nun, âilesinin ve bütün ashâbının üzerine olsun.

Muhakkak ki Kur’ân-ı Kerîm, nebîlerden ve rasûllerden bahsetmiştir. Onların kıssalarını, hayatlarını, kavimleriyle durumlarını, kavimlerini tevhide davetini, kavimleriyle aralarında geçenleri ve Allah’ın kâfirleri helâk edip nebilerine ve rasûllerine yardım ettiğini beyân buyurmuştur.

Kur’ân-ı Kerîm’in nebilerden ve rasûllerden bahsetmesi, detaylı bir anlatım olup Mekkî ve Medenî sûrelerin büyük çoğunluğunda vârid olmuştur. Neredeyse uzun ve orta sûrelerden her biri, bir rasûlün kavmiyle olan kıssasını beyân etmekte ya da bir nebînin kavmiyle arasında geçen hâdiseye işaret etmektedir.

Her Müslüman, Kur’ân-ı Kerîm’in nebîlere ve rasûllere dair anlattığı her şeyin doğru, sahih ve yanlışlardan beri olduğuna kesin olarak inanmaktadır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın kelâmıdır ve Allah’tan daha doğru sözlü hiç kimse yoktur! Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm’in her rasûle ve nebîye dâir verdiği her bir haber hakkın ta kendisidir. Onlara nispet ettiği her söz, fiil ve tasarruf, Kur’ân’da vârid olduğu gibi hakikaten gerçekleşmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan nebîler ve rasûllerin durumları yer yüzünde meydana gelen hakîki vâkıalardır.

Bu durumların bir kısmı mucize olduğunda, biz onları inkâr edip imkânsız görmeyiz. Bilakis onların, Kur’ân’ın haber verdiği gibi vâki olduğuna, meydana geldiğine ve gerçekleştiğine îmân ederiz. Zira o mucizeler, Allah’ın fiillerindendir ve Yüce Allah, dilediğini dilediği gibi yapandır. Dolayısıyla mucizelerin Yüce Allah’ın emriyle meydana geldiği imkânsız görülemez. Bizlere düşen, akıllarımızı ve ufuklarımızı genişletip, onları maddeye bağlı küçük ve zayıf akıllar kılmamak ve hârikulâde olayları ve mucizeleri inkâr etmemektir. Bilakis akıllarımızı, nebîler ve rasûller için gerçekleşen mucizeleri kavrayan Kur’ânî akıllar hâline getirmeliyiz. (5) Nitekim tüm bunlar, her şeye gücü yeten Allah’ın fiillerindendir.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan nebîlerin ve rasûllerin bazı durumlarının îzâh edilmesi gerekmektedir. Nitekim bazı Müslümânlar, tefsire dâir bilgileri az ve Kur’ân lügatına dâir bilgileri zayıf olduğu için bu konuların geçtiği âyetleri okuduklarında konuyu iyice anlayamamaktadır.

Tevrat, önceki nebîlerden ve rasûllerden oldukça fazla bahsetmiş, onların bir kısmıyla alakalı uzun rivâyetler zikretmiş, onlara muhtevasında saygısızlık bulunan ve kadr-u kıymetlerini düşüren, peygamberlikleriyle, ismet sıfatlarıyla ve Allah’ın kendilerini muhâfaza etmesiyle bağdaşmayan birtakım sözler, fiiller ya da durumlar nispet etmiştir.

Biz biliyoruz ki, bu bölümleri kendi elleriyle telif edenler, onlara nebîlerin ve rasûllerin kadr-u kıymetini düşüren bâtıl İsrâiliyât haberler ve yalan rivâyetler yazanlar sonra da tüm bunları Allah’a nispet edip, Allah’ın Hz. Mûsâ (a.s)’a indirmiş olduğu Tevrât’taki kelâmı olduğunu iddia edenler bizzat inkârcı Yahûdî âlimleridir. Şüphesiz ki onlar, bu iddialarında yalan söylediler. Zira onlar, Tevrât’ı tahrif edip kendi bâtıl görüşlerini Allah’ın kelâmına kattılar.

Tevrât’ta vârid olan bu İsrâiliyât ve yalan haberler, tarihçi ve Müslümân müfessirlerin birçoğunun hoşuna gitmiş ve bunları tarih kitaplarında zikretmiş, nebî ve rasûllere dâir kıssalarda kaydetmiş ve nebî ve rasûllerden bahseden âyetleri bu sözlerle tefsir etmişlerdir. Onların bir kısmı, bu İsrâiliyât haberleri çokça kullanmış, bir kısmı orta düzeyde kullanış bir kısmı da az kullanmıştır. Tefsirini bu İsrâiliyâttan arındıran ve uzak kalmayı başarabilen çok az müfessir vardır.

Bir Müslümân, muhtelif tefsirlerde vârid olan bu haberleri okuduğunda, bunları yadırgıyor ve soruyor: ‘‘Bu tefsirlerde nebî ve rasûllere dâir vârid olan tasarruflar ve durumlar gerçekten onlardan mı sâdır olmuştur? Hâlbuki bu anlatılanlar, peygamberlerin tabiatına, yüce şahsiyetlerine ve temiz ahlâklarına aykırıdır. Peki bu anlatılanlar onlardan sâdır olmamışsa, öyleyse onların bazı tasarruflarını ve durumlarını anlatan Kur’ân âyetlerinin manası nedir?’’

Çoğu zaman Kur’ân’ı okuyanlar, tefsir kitaplarında vârid olan bir kısım İsrâiliyât haberlerini okuduktan sonra bize gelip bazı nebî ve rasûllerden bahseden âyetlerin manalarını soruyor ve sahih olan bilginin hangisi olduğunu öğrenmek istiyorlardı. (6)

Bazıları bizden, nebî ve rasûllerin bazı durumlarının izâhını, Kur’ân’da zikredilen bazı söz ve fiillerinin tefsirini, akla takılan bazı sorunların (işkâl) cevabını ve bunlara yöneltilen itirazların reddini ihtiva eden bir kitap yazmamızı istediler. Ancak biz, bunu Allah’ın dilemesine ve kaderine bırakıyorduk. Şayet O bunu dilerse, bizi bu amele muvaffak kılar.

Allah’a hamd olsun, biz iki seneden fazla bir süre önce dört ciltlik ‘‘el-Kasasu’l-Kur’ânî’’ kitabını telif etmiştik. Bu kitapta Hz. Âdem (a.s)’dan başlayıp Hz. İsâ (a.s)’a kadar Kur’ân’da zikredilen peygamberlerin kıssalarını arz ettik. Bunu yaparken, Kur’ân’a ve Rasûlullah (s.a.v)’in sahih hadislerine bağlı kalmaya özen gösterdik. Kitabımızı, her türlü İsrâiliyât ve hurafelerden uzak tuttuk. Kitapta aktardığımız her bilginin gerek Kur’ân âyetlerinden gerekse de Rasûlullah (s.a.v)’in sahih hadislerinden olan delilini zikrettik. Bu kitapta nebî ve rasûllerin bazı durumları üzerinde duruyor, onları tahlil ediyor, etrafında dönen şüpheleri gideriyor ve işkâlleri çözüyorduk.

Bu doğrultuda nebî ve rasûllerin durumları etrafında dönen işkâllere has olan, anlaşılması kolay, muhtasar ve müfid bir kitap telif etmek istedik. Böylece Allah’ın yardımı ve tevfikiyle elinizdeki bu kitap ortaya çıktı.

‘‘Mevâkıfu’l-Enbiyâ fi’l-Kur’ân’’ kitabının konusu, Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen nebî ve rasûllerin kıssaları etrafında dönen işkâller, onlardan bahseden, onlara söz ve fiiller nispet eden ve güzel bir fehim ve tefsire ihtiyaç duyan âyetlerin manalarını anlama çabasıdır.

Bizim bu kitaptaki yöntemimiz; nebî ya da rasûllerden bahseden âyet ya da âyetleri ve bu âyetler etrafında dönen işkâlleri zikredip müşkil olan konuyu teşhis etmek sonra da onu çözüp tahlil, tavzîh, te’vîl ve tefsir etmektir.

Biz bu kitapta, ilgili âyetleri güzelce fehmetmeye çalışarak, bu âyetleri başka âyetlerle ve Rasûlullah (s.a.v)’in sahih hadisleriyle tefsir ederek sonra da bu âyetleri güzelce tevil ederek, peygamberlerin Kur’ân’da anlatılan durumlarını tahlil etmeye ve işkâllerin tefsirlerini çözmeye özen gösterdik. (7)

Bunları yaparken, hiçbir şekilde İsrâiliyât ya da hurâfeleri kullanmamayı kendimize şart koştuk. Mutlaka kitapta zikrettiğimiz her haber ya da bilginin Kur’ân ya da sahih hadisten delilini de zikrettik. Böylece kitabımız, İsrâiliyâttan arındırılmış bir şekilde meydana gelmiş oldu. Hamd ve şükür Allah’a mahsustur.

Kitapta durumlarından bahsettiğimiz ve kıssalarıyla alakalı işkâlleri çözmeye çalıştığımız peygamberler şunlardır:

  1. Hz. Âdem (a.s.) ile alakalı yirmi işkâl çözdük.
  2. Hz. Nûh (a.s) ile alakalı sekiz işkâl çözdük.
  3. Hz. Hûd (a.s) ile alakalı beş işkâl çözdük.
  4. Hz. Sâlih (a.s) ile alakalı beş işkâl çözdük.
  5. Hz. İbrâhîm (a.s) ile alakalı on yedi işkâl çözdük.
  6. Hz. Lût (a.s) ile alakalı altı işkâl çözdük.
  7. Hz. Ya’kûb (a.s) ve Hz. Yûsuf (a.s.) ile alakalı on yedi işkâl çözdük.
  8. Hz. Mûsâ (a.s) ile alakalı otuz altı işkâl çözdük.
  9. Hz. Dâvûd (a.s) ile alakalı beş işkâl çözdük.
  10. Hz. Süleymân (a.s) ile alakalı on üç işkâl çözdük.
  11. Hz. Eyyûb (a.s) ile alakalı dört işkâl çözdük.
  12. 12. Hz. Yûnus (a.s) ile alakalı altı işkâl çözdük.
  13. Hz. Zekeriyyâ (a.s) ve Hz. Yahyâ (a.s) ile alakalı beş işkâl çözdük.
  14. Hz. İsâ (a.s) ile alakalı on yedi işkâl çözdük.

Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’ e gelince, Yüce Rabbimiz O’ndan sâdır olan bazı sözler ve fiillerden dolayı kendisini azarlamıştır. Bu azarlamalar Kur’ân âyetlerinde yer almaktadır. Meselâ Enfâl Sûresi’nde bahsi geçen Bedir esirleri hakkında, Tevbe Sûresi’nde geçen Tebük Gazvesi’ne katılmayan bazı kimselere izin vermesi hakkında, Ahzâb Sûresi’nde geçen Zeyneb binti Cahş (r.anhâ) ile evliliği hakkında ve Abese Sûresi’nde geçen Abdullâh b. Ümmi Mektûm (r.a)’dan yüz çevirmesi hakkında bu azarlamalar vâki olmuştur. Bu azarlama âyetlerinin mutlaka tahlil edilip işkâllerinin çözülmesi ve etrafında dönen şüphelerin giderilmesi gerekmektedir.

Biz bu konuya dâir çalışmamızı Allah’ın inâyet ve tevfikiyle, ‘‘Min Kunûzi’l-Kur’ân’’ (من كنوز القرآن/Kur’ân Hazinesinden) adlı araştırma serisi içerisinde ‘‘İtâbu’r-Rasûl fi’l-Kur’ân’’ (عتاب الرسول في القرآن /Rasûl (s.a.v)’in Kur’ân’da Azarlanması) başlığıyla yayınlayacağız.[1]

Bazı nebî ve rasûllerin Kur’ân’daki durumlarına dâir yapmış olduğumuz bu çalışmayla, yalnızca Yüce Allah’a yöneliyor ve O’ndan ecir, sevap ve hüsn-ü kabul umuyoruz. (8) Bu kitabımızı okuyacak kıymetli kardeşlerimizden bize karşı hoşgörülü yaklaşmalarını temenni ediyor, bu çalışmamızı geniş yüreklilikle karşılamalarını ve doğru bulduklarını almalarını istiyoruz. Nitekim hikmet, mü’minin yitik hazinesidir. Nerede bulursa, onu almaya en layık olan odur. Kıymetli kardeşlerimizin gıyabımızda edecekleri hayırlı dualarını bekleriz.

Allah’ım! Kur’ân’ı kalplerimizin baharı, gönüllerimizin nuru, hüzün ve kederimizin çaresi eyle! Bizleri gece ve gündüz Kur’ân tilâvetiyle rızıklandır! Kur’ân’dan bilmediklerimizi bize öğret, unuttuklarımızı da hatırlat! Kıyamet günü onu lehimizde hüccet kıl.

Allah’ın salât ve selâmı Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e, O’nun âilesine ve ashâbına olsun! (9)

Dr. Salâh Abdulfettâh el-Hâlidî

5 Şevval 1421

31 Aralık 2000


[1] Söz konusu çalışma, ‘‘İtâbu’r-Rasûl fi’l-Kur’ân’’  (عتاب الرسول في القرآن)adıyla Dâru’l-Kalem tarafından 2002 yılında neşredildi.

Ömer Çınar
Musellem.net yazarı. Diyanet İşleri Başkanlığı, müftülük görevlisi..