Mısır’da Mursî ve Beraberindekilerin İnfazı Gerçekleştirilir Mi?

Mısır’da İnfazlar Gerçekleşir Mi?

(Bilmediklerimiz ya da Yüzeysel Geçtiklerimiz) 

Başta Mursi olmak üzere, İhvan üyeleriyle ilgili verilmiş idam kararından hep birlikte haberdar olduk. Bu konuyla ilgili bilmediğimiz bazı şeyler olduğu gibi, eksik ya da yanlış bildiğimiz bazı şeylerle, popüler haber kültürünün tıklanma istatistiklerine bel bağlamış hakiki ve güvenilir habercilik tarzına kurban edildiğimiz bazı şeyler de mevcut.

Evvela İhvan üyelerinin birden fazla dosya ile yargılandığını hatırlatmamız gerekiyor. Buna pek vurgu yapılmıyor. Haberler genellikle üstünkörü verilip geçiliyor. Dava dosyaları nelerdir, suçlamalar nelerdir, verilen kararlar nelerdir, gerekçeleri nelerdir, bu detaylar haberlerde genellikle pas geçiliyor.

Söz konusu yargılamanın –birtakım yerel mahkemelerde açılıp devam eden farklı dosyalar üzerinden görülen davaları saymazsak- üç farklı gerekçeyle birbirinden ayrı şekilde yürütüldüğünü bilmek gerekiyor.

1- Hapishaneler baskını:

Bu dava geçtiğimiz günlerde karara bağlanan ve idam kararıyla sonuçlanan davadır. Cezaların infaz edilip edilmeyeceği ise henüz netleşmiş değildir. Karar, Başmüftülük makamında bulunmakta, 2 Haziran tarihinde müftülüğün kararının açıklanması beklenmektedir. Başmüftülük makamının kararları onaylayıp onaylamaması kanun gereği bir yaptırım ifade etmese de, beklenen bu karar teamül olarak, infazların gerçekleştirilmesi noktasında son derece önemlidir.

2- İttihadiyye olayları:

Bu dava sonucunda hepinizin bildiği üzere yoğun hapis cezaları söz konusu oldu ve bu kararlar onandı.

 3- Casusluk davası:

Bu dava henüz sonuçlanmadı, hapishaneler baskını davasında olduğu gibi sanıkların önemli bir kısmı idam talebiyle yargılanıyor.

Gerçekleşmiş İnfazlar ve Gerekçeleri:

Mısır’ın Anayasası gereği idam kararları Başmüftülük makamının onayına sunulup bu onaya müteakip infaz aşamasına geliyor. Şu ana kadar verilmiş idam kararları var fakat gerçekleşen idamlara baktığımız vakit salt darbe karşıtlığı ya da ihvan üyesi olmak, eylemlere katılmış olmak, gösteriler düzenlemiş olmak yahut bunlara öncülük etmiş olmak vs. gibi hadiseler gerekçesiyle verilmiş kararlara bağlı olarak infaz edilen herhangi birisi ya da birileri yok.

7 Mart 2015 tarihinde gerçekleşen infazlarda bir kişi direkt olarak insanları hatta çocukları balkondan attığı gerekçesiyle yargılanarak hakkında böyle bir karar verilmiştir. Yani idam cezasına çarptırılması ve kararın müftülük tarafından onaylanmasıyla birlikte infazın gerçekleşmesi, salt ihvan üyesi ya da darbe karşıtı oluşundan sebep değildir.

Gerçekleşen bir diğer infaz olayı ise ‘Ensar el-Beyt Makdis’ örgütü gibi bombalı saldırıları üstlenmiş bir örgütün altı üyesiyle ilgilidir.[1]

Dolayısıyla ne kadar karar verilirse verilsin, yalnızca darbe karşıtı ya da yalnızca ihvan mensubu olmak, birtakım gösteriler düzenlemiş olmak vb. gibi gerekçelerle yargılananların infazının gerçekleştirilmesi muhtemel görünmüyor.

Mısır Başmüftülük Makamının Fonksiyonu ve Mevcut Müftünün Selefinden Farkı

İnfazların gerçekleştirilmesine ihtimal vermeyişimizin arka planında Mısır Başmüftülük makamı, bu makamda bulunan zâtın dünü ve bugünüyle, onu aday gösterenlerin genel siyasi duruşu, önceki müftüden farklı olan hareket tarzı yatmaktadır.

Mısır Başmüftüsü daha evvel Cumhurbaşkanı tarafından atanırken artık seçim yoluyla geliyor ve âlimlerden oluşan bir heyetin seçimine bağlı olarak yine Cumhurbaşkanı’nın onayıyla geliyor. Eski Başmüftü Tantavî’nin Hüsnü Mübârek’le olan münasebeti malumdur fakat genel olarak şeriat doğrultusunda hareket ettiği ve ulema ile siyasi ve ilmî açıdan pek ters düşen birisi olmadığı da malumdur. İdeal bir müftü müydü, değildi, ideal bir fakih miydi, değildi ama bir Ali Cuma da değildi!

Tantavî’nin ölümü üzerine Ali Cuma atanmıştı Mısır Başmüftülüğüne. Ali Cuma’nın siyasi duruşu, sisteme Tantavî’den daha yoğun bir şekilde angaje oluşu, saçma sapan ve komik fetvalarıyla gündeme gelişi unutulmamış hususlar. Söz konusu müftü görevden ayrıldı ama darbecilerden yana tavrı, Sisi ve avanelerine karşı ta’zimiyle gündemi meşgul etmeye hala daha devam ediyor.

Ali Cuma’dan sonra yeni anayasa gereği Başmüftü, Alimlerden oluşan heyetin seçimiyle göreve geldi. Mevcut Başmüftü: Şevki Abdulkerim Allam… Geçmişi fena değil. Ayrıca ılımlı bir isim aynı zamanda da ictihad ehliyetine sahip bir Mâliki fakihi olarak tanıtılıyor.

Göreve geldiğinden beri onayladığı infaz kararlarına bakıldığında yukarıda da örneklerini zikrettiğimiz gibi kararları, şeriate muvafık olup olmadığı yönünde bir incelemeye tabi tuttuğu görülüyor.

Dolayısıyla yalnızca İhvan üyesi olmak, hapishaneden –mevcut sisteme göre- suçluları kaçırmak, gösteriler tertip ederek bunlara öncülük etmek ya da salt darbe karşıtı olmak veya yalnızca ihvan üyesi olmak gibi suçlamalardan sebep verilmiş haksız kararların Başmüftülük’ten dönebileceğini söylemek sadece bir iyimserlik ya da fantezi olmayıpl, zemini sağlam, gerçekçi bir tahmindir. Burada Uluslararası baskılar da etkili olacak ve infazlar gerçekleşmeyecektir Allah’ın (Celle Celâluhû) izniyle…

[1] Gerçekleştirilmiş olan bu infazların haklı olduğunu savunmuyoruz elbette. Suçlamalar ve suçlar mahkeme tarafından sabit görülmüşse de yerel kaynaklardan aktarılan bilgilere göre mahkemelerin siyasi kararlar verdiği çok açık. Bombalı saldırı düzenleyerek toplu ölüme sebep oldukları iddiasıyla yargılanarak haklarında idam cezasına hükmedilen ve cezası da infaz edilen bazılarının olay günü zaten hapishanede tutuklu bulunmaları gibi bazı çarpıcı örnekler, söz konusu yargılamaların siyasi oluşunun apaçık göstergesidir.

Yücel Karakoç
Musellem.net yazarı, yazı işleri...