Büyük Doğu davasını anlamlandırmak

İslam’a muhatap anlayış nispetiyle fikirlerin mihrak noktasını ‘bütünlük’ şuuru ile tesis etme gayesinde ve hamlesinde olan her Müslümanın bu istikamet niyetini temellendirici ve örgüleştirici, kaynak ve desteklere ihtiyacı zaruridir. İslam, idraklere ‘mutlak fikir’ ölçüsünce ‘fikri yaşamak ve yaşamayı fikir bilmek’ manasını nakşeder. İslam’ı anlama ve anlamlandırma sürecindeki ‘bütünlük’ tavrının gerekliliği ise hayatın her anı ve alanına nizam verebilmek adına ‘eşya ve hadiseyi hakikat nazarıyla’ te’vil etme mes’uliyetinden doğar. İslam, hayatı insanın kendi dirayetinin tekeline bırakmadan ilahi beyanın ihata ettiği mücerret fikir ile te’vil edip anlamlandırmaya sevk ediyor. Fikir ve bütünlük ilişkisindeki mühimliğin sebebi de buradan kaynaklanır. Muhyiddin ibn Arabi’nin ‘’Küfrün kaynağını bilmeyen, gerçek imanda olamaz.’’ ifadesiyle işaret ettiği hakikat de bundan ibarettir. İmanın kemâli ve hayat planına yansıyan aksi için ‘bütünlük’ ufkundan bakarak her parçayı bütüne nazaran kıymeti ile yeniden anlamak, bu anlayışla da ferdî ve içtimaî bütün saha ve müesseseleri İslam’a muhataplık esasına uygun hale getirmek için tanzim etmek icap eder.

İdeoloji’nin/dünya görüşü’nün tam da bu izahlarla Müslüman için ne olduğu ve İslam ile olan bağıda belirginleştirmiş oluyoruz. Girizgah sadedinde izah edilen bu ifadelerin ışığında Üstad Necip Fazıl’ın ‘Büyük Doğu İdeolocyası’ ile aslında cemiyet meydanına ne bıraktığı ve onun asıl büyüklüğünün ve onu bu büyüklüğe taşıyan çilenin hakiki merkezini de görmüş oluyoruz. Büyük Doğu külliyatı ile desteklenen ‘ideolocya örgüsü’ Müslümana hayatın her alan ve anını İslam’a muhatap anlayış nispetiyle te’vil edebilme ve bu te’vil ile nizamlandırma mevkiini teklif ediyor. Batı’nın boyalı ve aldatıcı zahir yüzüne kapılmadan buhranlı iç alemini göz önüne dökerken, Doğu’nun hazine ışıltısı taşıyan ruhunun üzerine nasıl kabuk bağladığını da göstermekte ve bu zıtlıklar arasında muvazeneyi İslam ruhu ile tanzim etmektedir. Üstadın tarihi eserleri de, fikir eserleri de, piyes eserleri de ve şiirleri dahi –kendi beyanıyla- hayat te’vilini müşahhaslaştırmak ve ideolocyasını örgüleştirmek içindir. Kadim problemlerimizden değil mi zaten; İslamî bütünlüğü yakalama vesileleri ve var olan malumatlarla hayatı nasıl doğru okuyacağımızın tespitinin meşakkati! Ehl-i Sünnetˈin emir eri mevkiinde yalnız onun tabir ve tatbiki manasına hamledilebilecek olan ‘Büyük Doğu’ budur. Hayatın olağan akışı içinde fertlere ve olaylara binaen oluşan gündemimizin yerine, gündem üstü bir gündemimiz arkaplanda daimi olarak bulunurken, her yeni anı da tümdengelimle çözümleyerek ‘hakikat’e doğru yürüyebilmek için Üstadı tanımalı ve onu bu cihetiyle de anlama gayretinde olmalıyız.

Batıya mağlup gözle bakmaya mahkûm edilen ve ruhun keyfiyetinden ziyade kemiyetin kuru gösterişine talip olmaya yönlendirilen Müslümanın kurtuluş reçetesi, cahil cesaretinin tezahürü olan ‘böyle gelmiş, gider’ halinden sıyrılıp, dünyasını ve topyekûn dünyayı -cevabını her inanca ve ideolojiye verecek haliyle- İslam’a muhatap anlayış nizamına ‘nasıl’ ulaştıracağını bütün şubeleriyle ortaya koymak ve müdafaa etmektir. İlme ulaşmak, ona hâkim olmak için yeterli değildir. Bugün gençliğimizin en büyük sıkıntısı küreselleşen âlemde her şeye ulaşma imkânı artarken, ulaştığı hemen hiçbir ilmin hâkimi değil, taşıyıcısı, hatta bazen vitrinden seyircisi olmasıdır. Üstad Necip Fazıl’ı romantik edebiyatçı yaklaşımları ile tanımak ve tanıtmak onun eserlerine ve davasına ihanet etmektir. Eğer Üstadı tanımak, onun düşünce ufkunu ve dünya tasavvurunu yakalamak istiyorsak bütün giriftliğine ve çetinliğine rağmen çektiği ‘İslam’a muhatap anlayış nizamını’ ibda etme çilesine sirayet etmek gerekir.

Melikşah Sezen

Melikşah Sezen
Muhasebe ve Finansman öğrt. ile İlahiyat fakülteleri okudu. Bunun haricinde muhtelif hocalardan akaid, kelam ve mantık dersleri aldı.