Başkasının aşkıyla aşık olunmaz kardeşim!

Öyle demiş eskiler; “başkasının aşkı ile aşık olunmaz.” Frenlemeyi öğretmek niyetindelermiş büyük işlere yeltenen kimselere. Haddini aşacak boyutta, büyüklerden apardığı sözlerle büyüklük taslamak niyetinde olan kimselere ‘deme oğul’ demekmiş niyetleri belkide.

Şimdilerde ortalık pek bir dolu bu sahte aşıklarla. Necip Fazıl Kısakürek Üstadın bir tespiti ile büyük tehlike arzediyor sahte kahramanlar: ‘En tehlikeli şey sahte benzerliklerdir.’

Büyüklerin, kendi makamlarından bakınca çokda üst perdeden görülmeyecek olan bir takım sözlerini o makama erişmemiş kimselerin o makamın adamıymış gibi konuşmaları, büyüklerin büyük sözleri ile caka satmaları büyük problemlere sebep olabilir.

Meselâ diyelim ki Bizim Yunus, mutasavvıf şair;

Hoştur bana senden gelen,
Ya gonca gül, yahut diken,
Ya hayattır, yahut kefen.
Kahrın da hoş, lütfun da hoş. demiş.

Şiir dedik, dillere pelesenk ettik geziyoruz avane yüreklerle. Peki ama elimize diken batsa ‘hay Allah kahretsin’ deyiveriyoruz düşünmeksizin; ezayı da yaratanın Allah olduğunu. Ne oldu şimdi her şeyin hoş geldiğinden dem vurduğumuz beylik sözlere?

Öylesine seviyorsak deyiverelim kocaman yüreklerimizle hiç durmadan. Yoksa ‘başkasının aşkıyla aşık olunmaz’ kardeşim. Susuverelim; dua edelim öyle olabilmek temennisi ile.

Hani hikaye edilir bir yiğitten, bir cezaya çarptırılmış suçlu ya da suçsuz. Ardı ardına kırbaçları yermiş sırtına da bir ‘ah’ dahi demez imiş. Garip bir hâl. Sual edilince kendisinden ‘sevdiğinin orada olduğunu, onun yanında ah etmenin yakışmayacağını’ dillendirmiş yiğit. Aşık olmuşta aşkı hatırına susmuş susanlar, aşkı ile coşup konuşanlar gibi..

Aşık değilsen konuşmak serbest kardeşim, yeter ki aşıkların makamından laflar dolama ağzına.

Gariptir beylik laflarımız hep olmayacak işler için saçılır etrafa;

“Abi vericen bana otomatiği, yanıma da benim gibi iki adam, gider temizlerim o zalimleri o topraklardan. Biz Anadolu çocuğuyuz be. Bizim bileğimiz bedeldir bilmem kaç tanesine.”

Ya bırak kardeşim bu helyum gazı doldurulmuş balon gibi uçmayı. Çok iyi biliyoruz ikimizde kimsenin seni oraya öyle göndermeyeceğini, atıyorsun durmadan. Sonra seni gaza getiren Rambo yenildikleri savaşın filmini yapan adamların sahte kahramanı. Yok öyle tek başına savaş kazanmak falan. İki kişiyle gidip memleket kurtaran Polat Alemdar da gerçek değil vallahi! Bak o gazetecilerin sorusuyla sıkışıp “el-Fatiha” diyerek aradan sıvışmış bir adamdır. İnanma her silah sesiyle öyle bir kalbinden, bir anlından vura vura adamları devirdiğine.

Gel bir reel kahramanlık örneği vereyim sana da görelim hele beylik lafları. Hz. Osman (r.a), yaşamış bir kahraman. Develer yükü malzemeyi yüksek kârlar ile dahi satmıyor şehrin tüccarlarına. Memleket kıtlıkta. Halk sıkıntıda, tüccar da. “Ne istiyor bu Osman” (r.a) diyorlar. “Daha ne kadar kâr istiyor?” “Bir yediyüz vereni buldum, onundur mallar” diyerek hibe ediyor bütün kervanı. Allah yolunda tasadduk. Halk kahramanı. Gerçek.

Asırlar geçmiş anlatıyoruz bak. DVD kaybolsa unutacaksın sen senin sahteleri…

‘Kelamın büyüğü büyüklerin kelamıdır’ der bir kelam-ı kibar. Öylesine büyük bir kelam zannederim ‘başkasının aşkıyla aşık olunmaz’ kelamını. Neler barındırır içinde düşünen kalpler için.

İlim sahibi olmadan alim gibi yazıp çizme, konuşma. Yanlış yaparsın. Vebali büyük olur. Beylik laflara ne lüzum var ahiretini yakacaksın. Ahirette yanacaksın. Herkes bildiğinden sual olunacak kardeşim, sen neden bilmediğin şeylere dalarsın.

Dur yapma ne olur: ‘başkasının ilmiyle alim olunmaz.’

Ulemanın isminden habersiz kimseler onların kelamı tenkid eder durur olmuş. Meydan boş oluverince sallamak kolay oluyor yüce ruhların ardından.

Atış serbest dedik ya, her gün bir başka ülkenin analisti olarak uyanıveriyoruz, öğlene doğru memleketi kurtarmışlığın verdiği yorgunluğa aldırmadan diğer ülkeleri kurtarmak adına yapılacak siyasi adımlara dair çalışmalar başlıyor eş dost ile.

Ticari hayatımız, sosyal meseleler, asırlık problemler hergün çözülüyor bizim çay sohbetlerinde; ertesi gün sil baştan yeni tezler, yeni kitlelere benzer hitabeleri yeniden icra ediyoruz.

Akşamlar mühim; tüm problemlerin çözümünde yegane dayanağımız, fikir babamız, günün yorgunluğunu da onunla attığımız TV dizileri. Her şey oradan, her şey orada. Yok başka sermayemiz.

Nasıl anlatacağız bilmiyorum yorgun zihinlere; başkasının kamerası ile gerçekler görülmez, başkasının rolüyle adam olunmaz, başkasının senaryosu ile büyük düşünülmez diye.


Salih Kartal


Salih Kartal
Musellem.net kurucu yazar...