Amentü Hassasiyeti Programının Maksadı ve Ehemmiyetine Dair

Giriş

Bugün Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mensupları başta olmak üzere, gerek karşıtlarının gerekse de Batılı araştırmacıların -gerekçeleri ve çıkış noktaları farklı da olsa- hepsinin ortak bir şikâyeti vardır. Hâlâ kadim dönemlerde kalmış tartışmaların bu asırda okutulup okunmakta olduğu, anlayış ve müktesebatın bir türlü güncellenemediği yönündeki problem! Mensupları, taraftarları, ilgilileri ve de karşıtları tarafından bu tespit böylece yapılmış olmasına rağmen, kimsenin bu tespite yönelik makul ve mutedil, usûl zemininde bir adım atmamış olması da maalesef daha büyük bir sorun olarak karşımıza dikilmiş durumdadır. Özellikle de İslâm Akâidine karşı salvoların hiç hız kesmeksizin yoğunlaştığı son iki asırda aktüaliteyi yakalayamama cihetindeki eksiklik, ümmetin idari-siyasi çöküşünün de en önemli sebeplerinden biri olmuştur.

İşe Ebubekir Sifil Hocaefendi, çalışmalarına başladığı ilk günden bu yana, bu işin dertleriyle dertlenmiş, bu problemlerin sancılarıyla sancılanmış, bu yaraya bir tür merhem, bir tür pansuman amacıyla yola çıkmış, ‘Çağdaş Hurafelere’ ve çağımızdaki inanç meseleleri başta olmak üzere, her alanda ortaya atılmış olan şüphelere cevap verme sorumluluğunu, Nebevî Verâsetin beraberinde getirdiği bir vazife olarak addedip, yüklenmiş bir şahsiyettir.

Bu problemin münferit adım ve çalışmalarla çözülemeyeceğini, toplumu topyekûn kapsayacak kurumsal bir faaliyetle ancak izâle edilebileceğini her fırsatta vurgulayan hoca efendi, sağlayabildiği imkanları seferber etmek suretiyle bu işe başlamış ve günümüze kadar da getirmiştir. Bu yazıda konu edinmiş olduğumuz ‘Amentü Hassasiyeti’ şeklinde adlandırılmış radyo programı da, hoca efendinin işbu kapsamda gerçekleştirdiği faaliyetlerden sadece bir tanesidir.

‘’Dinî mesâilin güncellenmesi’’ söylemi, güncellenme adına ya da tecdîd adına faaliyet gösterme iddiasıyla, geçmişte bu ümmetin inancından ameline, bilincinden idari-siyasi yapısına kasteden kimselerin yaptıkları neticesinde bugün, tabiri caizse ‘alerjik’ bir söylem haline gelmiştir. ‘Güncellenme’ denildiğinde, kısmen bile olsa ‘yenilik’ denildiğinde ümmet bugün, bu kötü tecrübelerin sebep olduğu olumsuz anlayışla bu söylemleri aksülamelle karşılamaktadır. Evleviyetle yapılması gereken bu alerjik algıyı izâle etmektir. Bu da, yenilik adına, tamir ve tadilat iddiasıyla hareket ederken geçmişi öteleyen hatta yıkan kesimin aksine, geçmişin bihakkın muhafazasıyla birlikte güncel problemlerle mücadele yöntemini tercih etmekle gerçekleşebilecektir. Bu tercihin ortaya konulması da; önce problemi anlatmak ve geçmişi hem muhafaza edip hem de geleceğe, mevcut problemlere cevap vermek suretiyle taşıyacak olan mekanizmayı harekete geçirmekle mümkün olabilecektir.

Ebubekir Sifil Hoca efendinin üzerinde durduğu ve gücü yettiğince hareket ettirmeye çalıştığı mekanizma işte tam da budur! 3 Temmuz 2014 tarihinde ilki gerçekleştirilmiş olan Amentü Hassasiyeti programı, Erkâm Radyo’da Hidayet Erdoğan Hocanın sunumu, Ebubekir Sifil hoca efendinin daimi konukluğuyla bir yılı aşkın süredir bu amaca matuf bir şekilde özenle ve özveriyle sürdürülmektedir.

Esasında programda takip edilen metin olan el-Usûlu’l-Munîfe adlı, Beyâzîzâde tarafından İmâm-ı Âzam Hazretlerinin akaide dair risalelerindeki görüşlerini cem etmek maksadıyla hazırlanmış metnin[1] takip edilmesi dahi başlı başına bir tür deklarasyon niteliğindedir. Zira asırlarca okutulagelmiş muteber ve mümtaz muahhar eserlere karşın göz ardı edilmiş bir şaheser olması hasebiyle onu tercih; kadîm eserlere yönelişin, bir diğer deyişle keşf-i kadîm’in bir göstergesidir. Sonuç olarak bu tercih, hem geçmişe dönmenin hem de geçmişi muhafaza ederek ve güncelleyerek geleceğe taşıma maksadının açık bir göstergesi olarak değerlendirilebilecek mühim bir tercih olarak göze çarpmaktadır.[2]

Hoca efendi programa, programın amacına, çözüm olarak gördüğü mekanizmanın işleyişine dair görüşlerini ve özetlemeye çalışmış olduğumuz hassasiyetlerini, paylaşarak 3 Temmuz 2014’te başlamış bulunuyor…

Dersin İşleyişi

İlk programda doğal olarak, esas alınmış olan metnin esas alınma gerekçelerini, programın ehemmiyetini ve girişte özetlemeye çalışmış olduğumuz hassasiyetlerini dile getiren hoca efendi, dersin[3] başlangıcında direkt olarak metni okumaya başlamak yerine, birkaç program sürecek muhtasar bir Mezhepler Tarihi faslı gerçekleştirmeyi tercih etmiştir. Zira Akaid metni, her ne kadar yalın ve arı-duru bir inanç deklarasyonu, itikad manifestosu da olsa, arka planda oluşum ve şekillenme bakımından tarihi vakıaya bağlı olarak gelişmiş bir metindir. Bu itibarla, metindeki Akaid bahislerini anlamak bir açıdan metnin oluştuğu (kaleme alındığı) dönemdeki inanç ve tasavvur dünyasına muttali olmaya bağlıdır. Akaid bahislerine geçmeden önce, Mezhepler Tarihine genel hatlarıyla bir giriş yapmanın önemi bu şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu kapsamda; Şia Fırkası; ‘İ’tikâdî ve siyasi tarihi, İmamet Nazariyesinin teşekkül süreci, Mehdiyet inancı, Ehl-i Beyt ve Mehdiyet tasavvurunun Ehl-i Sünnet’in Ehl-i Beyt algısı ve Mehdiyet tasavvuruyla mukayesesi, Ahbârî ve Usûlî kollarının yanı sıra alt fırkaları, bilhassa Zeydiyye’nin durduğu yer’ şeklinde kısaca sıralayabileceğimiz alt başlıklarıyla birlikte birkaç derste genişçe işlenmiştir. Şiâ’nın geçmişten günümüze, Ümmete siyasi açıdan ve diğer açılardan verdiği zarar ve ziyan üzerinde de özellikle durulmuştur. Bu vesileyle ‘Vahdet Söylemi’ de yine masaya yatırılıp arka planıyla ele alınmıştır. Neo-Şiîlik şeklinde ifade edilen; Şiâ içerisinde son asırlarda daha bariz bir şekilde kendisini gösterebilmiş olan mutedil akımın özeleştirileri ve ümmetin vahdetine yönelik önerileri de yine önemli bir katkı olarak gündeme getirilmiştir.

Şiâ fırkasından sonra, M’utezile ve günümüze yansıması olan Neo-M’utezile, onu müteakip Cehmiyye, Cebriyye gibi ilk dönem İ’tikâdî mezhepler; teşekkül vetireleri, oluşumları ve İtikad Esaslarıyla birlikte ele alınıp değerlendirilmiştir. İlerleyen derslerde konu içeriği, günümüzün en önemli problemlerinden olan Selefîlik ve türevleri, Vehhâbîlik gibi fırkalarla sürdürülmüştür.

Muhtasar bir Mezhepler Tarihi faslından sonra hoca efendi, her fırsatta aktarmış olduğu tespit üzere, genellikle göz ardı edilen fakat geç de olsa, akademilerde –her ne kadar konulması gerektiği yere konulmamış olsa da- ‘Yeni Düşünceler/Modern Yaklaşımlar/Yenilik Hareketleri’ başlıkları altında yer bulmaya başlayan, ‘modern fırkalar’ faslına yer verir. Abdulkahîr el-Bağdâdî, eş-Şehristânî vd. fırak yazarlarının 72 Fırkalı geçmişte kalan taksimlerine de farklı ve aktüel bir bakış açısı getiren bu güncelleme aslında Mezhepler Tarihini doğru değerlendirmede bugün için nirengi noktası olarak gösterilebilir.

Bu fasılda, Modernizm, onun sacayaklarından olan Rasyonalizm, Sekülerlik, Konforizm gibi anlayışlar ve Modernizm’in ilk olarak kilise hareketine karşı Hıristiyanlığı yararak ortaya çıkmış oluşu, bilahare inançtan ekonomiye, sosyolojiden siyasete kadar başlı başına bir dünya görüşü oluşu vurgulanmıştır. Dünyanın idari-siyasi yapısına birkaç asırdır yön veren en önemli unsur oluşu, sebep olduğu dünya savaşları ve sömürgecilik gerçekleriyle birlikte gözler önüne serilip İslâm Dünyasına ve Anadolu’ya girişi de ayrıca anlatılmıştır. Tarihselcilik ve Oryantalizm gibi akımlar da yine Modernizm’den hareketle ortaya çıkmış modern düşünce-fikir yapıları olarak tek tek ele alınmış ve her ne kadar ideoloji olarak nitelendirilmekteyseler de, kapsam, tesir ve de literatürleri açısından artık birer ‘modern-fırka’ şeklinde sınıflandırılabilecekleri ifade edilmiştir.

Bu fasıl, ‘Kur’âniyyûn’ ile başlayıp günümüzde daha çok ‘Mealcilik’ ya da ‘Kur’ân’a Arzcılık’ olarak tanınan furyanın, iddia, söylem ve ortaya atmış olduğu şüpheleriyle ele alınmasıyla birlikte sona ermiştir. Kur’ân’a arzcıların son dönemdeki saldırgan ve pervasız tavırları sebebiyle hoca efendi bu konunun üzerinde daha bir önemle durmuştur.

Bu şümullü girizgâhtan sonra nihayet metne başlangıç gerçekleşmiştir. Metin okuması da yerleşik metin okumalarından farklı olarak yine bahislerde yeri geldikçe söz konusu ibare ve pasajların anlaşılması açısından etimolojik yönüyle lügat, ıstılah anlamları noktasında açıklamalar yapıldığı gibi gerek Mezhepler Tarihi gerekse de Dinler Tarihi arka planında da genişçe ele alınmıştır.

Allah Azze ve Celle Peygamberlere ayrı birer menhec, ayrı birer şeriat bahşetmişse de, İnanç Esasları, ilk Peygamber ve ilk insan Hz. Adem Aleyhisselâm’dan, son peygamber olan Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’a kadar değişmemiş, sabit hakikatlerden oluşmaktadır. Bu açıdan akideye dair bazı hususları anlamanın yolu aynı zamanda Dinler Tarihi arka planına ait ilgili malumata da vakıf olmaktan geçmektedir. Hoca efendinin gerekli gördüğünde birtakım meseleleri, Dinler Tarihi arka planına işaretle ortaya koymayı tercih etmesinin sebebini de bu ayrıntı oluşturmaktadır.

Sırası geldikçe problemlerin asıl zeminini tespit sadedinde, Kur’ân dışı vahiy yani Ğayr-i Metlûv Vahyin mahiyeti ve kapsamı, bu bağlamda sünnetin mahiyeti ve hücciyeti, teşrî’ kaynağı oluşu ve Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm’ın hüküm koyma yetkisine dair mesail de delilleriyle birlikte açıklanmıştır. Bu anlatımla birlikte, Modernizm ve onu temel kaynak ve zemin olarak kullanan bütün akımlarla asıl ayrışma noktamız da tespit edilerek ilgililerin dikkatine sunulmuştur.

Bazı İtikâdî hususlar ve bu hususlara bağlı meselelerin anlatılması usul zemininde tahlili gerektirdiğinde, gerek Hadis Usulü gerekse de Usûlü Fıkıh ve Tefsir Usûlü zemininde, her alanın ıstılahâtına dair açıklamalarla birlikte genel izah yöntemine başvurulmuştur. Hatta senet sistemi ve Rical ilminin ehemmiyeti, müstakil bir derste ayrıca işlenmiştir. Bid’at mefhumunun tanımı ve kapsamı, nevileri de yine müstakil bir derste incelenmiştir. Dolayısıyla dinleyiciler bu dersler vesilesiyle İslâmî İlimlerin her alanında belli bir ufka, önemli miktarda bir birikime ve en azından önemli bir kültür seviyesine erişebilme imkânına kavuşmuşlardır.

Dersin İşleyişine Bir Örnek: Mucize Bahsi

Muhakkak her bir konu başlığının işlenişindeki başarı, ayrı birer tahlili hak etmiş kıvamdadır fakat biz her bir konuyu ayrıca ele alamayacağımızdan, yakın zamanda işlenmiş olan ‘Mucize’ bahsini ele alıp bir örnek olarak sizlerle paylaşmak istiyoruz.

25 Haziran 2015 Tarihli programda, el-Usûlu’l-Munîfe metni doğrultusunda ‘Mucize’ bahsine gelinmiştir. Mucize’nin lügat ve ıstılah anlamları, mahiyeti ve ehemmiyeti, ayırt edicilik vasfı tanımlanmıştır. Evvelki Peygamberlere verilmiş olan mucizelerden ve sonuçlarından bahsedilip Mucizenin hakikatine dair kısım, daha evvel de vurgulamış olduğumuz ‘geçmiş birikimin ve geçmişten tevarüs edilen Akidenin muhafazası’ bağlamında, en küçük bir soru işareti, tereddüt ve kafa karışıklığına mahal bırakmayacak şekilde izah edilmiştir.

Bu kısımdan sonra, açıklanmış olan Akaid Esasının güncellenmesine yani sonraki asırlarda ve günümüzde bu esasla ilgili ortaya atılmış şüphelerin izâlesine geçilmiştir. Mucizenin hakikati ve Kur’ân’da geçen mucizelerin aslında gerçekleşmemiş efsanelerden olduğu yönündeki iddialara yani Mucizenin hakikatine yönelik birtakım rasyonalist iddialara yer verilmiş, bu iddiaların tamamı Abraham Geiger’in iddiaları esas alınmak suretiyle titizlikle cevaplandırılmıştır.

Bu bahsi, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’a Kur’ân’dan başka mucize verilip verilmediği yönündeki şüphelerin ele alındığı bahis takip etmiştir. Sözü geçen şüphelerin izâlesi noktasında, İslâm Modernistlerinin öncülerinden olan Muhammed Esed’in görüşleri esas alınarak meseleyle ilgili iddiaların hemen tamamı, münazara usulünün gerektirdiği şekilde, onların hareket ettiği zemin olan Kur’ân zemininde hareket edilmek suretiyle tek tek cevaplandırılmıştır. Mucizenin nevileri birkaç yönden taksim edilip Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e de tıpkı önceki Peygamberlere verildiği gibi, -Kur’ân-ı Kerîm’den hariç – gerek kevnî-hissî gerekse de haberi mucizeler verildiği ayetlerden örneklerle ispat edilmiştir. Daha sonra metin üzerinden ilgili bahis okunmak suretiyle gerek bu derste, gerekse de 2 Temmuz 2015 tarihli, aynı konunun devam ettiği bir sonraki derste konuya dair inkârı mümkün olmayan manevî tevâtür derecesindeki Hadis-i Şerifler başta olmak üzere, sünnetten deliller nakledilerek konu böylece tamamlanmıştır.

Mucize konusunun güncellenerek işlenmesi noktasında yapılan bir başka önemli iş de, problemin mucize inkârından ibaret olmayışının ortaya konulması, aslında modern-rasyonalist bakış açısının, dinîn asılları başta olmak üzere birçok meselesine inkâr olarak tebarüz eden asıl sorunun kaynağını tespit etmek olmuştur.

Bu gerçek; ‘tekâmül nazariyesi’ yahut da ‘sosyolojik evrim’ olarak ifade edilmiş olan düşünce yapısı, bir tür ideolojinin kendisidir.[4] Hoca efendi Abraham Geiger, Muhammed Esed gibi Modernistlerin görüşlerinin yanı sıra Muhammed Abduh’un da tefsir sahasındaki bazı herzelerini ele alarak modern problemlerin tamamının zeminini teşkil eden asıl sorunu, bu şekilde tespit etmiştir. Söz konusu bu tespit son tahlilde, tikel meselelere dair tartışmalara boğulup kalarak oyalanmak ve böylelikle çözümden uzaklaşmak yerine, cüz’i ve tikel problemlerin tamamının kaynağıyla birlikte izâlesi hususuna ışık tutmak olmuştur.

Sonuç Yerine

Günümüzün İslâmî Eğitim müesseseleri olan medreselerin geçmiş birikimin muhafazası noktasındaki özveri ve samimiyetine karşın –istisnaları hariç- tevârüs edilmiş birikimi güncelleyememiş olması, İmam-Hatip liseleri ve İlâhiyat Fakültelerinin de gerek müfredat gerekse de eğitim kadrosu yönünden yeterli olamaması, mevcut ve muhtemel sorunları tespit edip hal çaresi üretme noktasında alternatif birtakım faaliyetleri zaruri kılmaktadır.

Ümmetin itikadı ve bilinci üzerindeki maksatlı ve projelere bağlı manipülasyon ve operasyonlar, münhasıran Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat bünyeyi hedef almış durumdadır. Bu manipülasyon ve operasyonların daha çok medya ve internet yoluyla yayılım göstermekte olduğu müşahede edilmektedir. Özellikle Selefî-Vehhâbî çizgiyle Şiî çizginin dijital külliyat, kitap, doküman ve sesli-görüntülü dosya yoluyla yoğun bir biçimde yayılım göstermeleri, bu alanı boş bırakmayı ümmet adına şüphesiz tehlikeli kılmaktadır. Dolayısıyla bu saldırılarla mücadelenin aynı platformda, en az aynı hız ve yoğunlukta gerçekleştirilmesi elzem görünmektedir.

Mevcut tavra eleştirel bir bakış açısını yansıtan bu tespitlerin, çağımızın hastalığı olan alternatif göstermeden kuru tenkitçilik ve eleştiri belasından uzak oluşunun ispatı; ortaya konjonktüre ve çözüme uygun bir alternatifin konulmuş olmasıdır. Hoca efendi tarafından harekete geçirilmiş bu alternatif çözüm uygulaması, kurumsal olarak yaklaşılması ve işletilmesinin farkında olunması gereken bir mekanizmadır.

Hoca efendinin internete ve dijital dünyaya önem vermesinin, konferans ve faaliyetlerini dijital platforma taşımasının altında da bu tespitler yatmaktadır. Üzerinde durduğumuz radyo programı da hem her eve girebilmesi hem otomobillerden erişilmesi hem de gerek yayınıyla gerekse de kayıtlarıyla internet üzerinden daimi olarak erişilebilir olması sebebiyle daha bir önem arz etmektedir.

Hoca efendi mezkûr radyo programında işlemiş olduğu konuların hemen tamamını müstakilen kitaplarında, makalelerinde, Rıhle Dergisinde bizatihi kapak ve dosya konusu olarak işlemiş, muhtelif konferans ve sesli-görüntülü sohbetlerinde pek çok defa ele almıştır. Böylelikle bir nevi muhakkik ve müdekkik âlimlerin tahkik ve tetkik faaliyeti, yeri geldikçe muarız müelliflerin ve konuşmacıların kendi ifadelerinden yapılan alıntılarla ortaya konulmuş ustaca tenkit, kıvamı ve inceliğiyle sadece ulema kadrosuyla ve ilim sahipleriyle sınırlı kalmaktan da ziyade geniş bir pencereyle halkın istifadesine açılmıştır.

Tanıtımına dair naçizane bir şeyler karalamaya çalışmış olduğumuz ‘Amentü Hassasiyeti’ programı, hoca efendinin kalemindeki ve ifadesindeki ustalıkla bugüne kadar gerçekleştirdiği faaliyetin yekûnunden süzülmüş, her dinleyicinin kapasitesi, birikimi ve seviyesi oranında istifade edebileceği türden zengin içerikli bir programdır. İslâmî İlimlerle yeni tanışmış olan birisi dahi bu programları sıralı olarak dinlediğinde geniş bir ufka sahip olacak, işlenen konuların hayati önemi haiz meseleler olduğunun da farkına hemen varacaktır.

Biz de eğer bu programın ve içeriğinin tanıtımına dair bir şeyler yaparak bu faaliyete bir nebze de olsa katkıda bulunabilmişsek bunu bir fazîlet addeder, herkesin müstefid olması temennisiyle, hoca efendinin sa’yinin meşkûr, çalışmalarının daim olmasını dileriz…

Programı mp3 formatında dinleyip indirebileceğiniz Erkam Radyo Sayfası : Tıklayınız 


Dipnotlar

[1] el-Usûlu’l-Münîfe hakkında detaylı bilgi için eserin mütercimlerinden İlyas Çelebi hocanın kaleme almış olduğu, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinde kayıtlı bulunan ilgili madde için bkz. http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=420220&idno2=c420156#4

[2] Programın amacına ve Hocaefendinin, burada kısaca özetlemeye çalışmış olduğumuz hassasiyetlerine ve üzerinde durduğu mekanizmaya ve söz konusu mekanizmanın işleyişine dair görüşleri için ilk program olan 3 Temmuz 2014 Tarihli programa müracaat edebilirsiniz. Bkz. http://erkamradyo.com/ARSIV/2014/programlar/AMENTU_HASSASIYETI/AMENTU_HASSASIYETI_2014_07_03.mp3

[3] Yapılan iş bir radyo programı olsa da, dersten farklı bir şey değildir. Biz bu sebeple yapılan işi ‘ders’ olarak ifade etmeyi uygun gördük.

[4] Tekâmül Nazariyesi ya da Sosyolojik Evrim yahut da İdeolojik Evrim olarak farklı şekillerde ifade edilen bu kavramın muhtevası, temsilcileri, savunuları, tarihsel gelişimi ve İslâm Dünyasına bilahare memleketimize girişine ilişkin detaylar için bkz. Mehmet Bayraktar, ‘’Tekâmül Nazariyesi’’ Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=400337

Yücel Karakoç
Musellem.net yazarı, yazı işleri...