21. Yüzyılın Nevevî’si: Muhammed Takî Osmânî

Giriş

Resûl-i Ekrem’in (ﷺ) Allah Teala’dan arttırılmasını istediği tek şey “ilim” idi.[1] Resûlullah (ﷺ) ise; ilim aramak üzere bir yola gidene Allah’ın onun için cennete giden yolları kolaylaştırdığını, meleklerin ilim öğrencisinden razı oldukları için kanatlarını indirdiklerini, göktekilerin ve yerdekilerin ve hatta sudaki balıkların bile ilim tâlibi için istiğfar ettiklerini haber veriyor ve ekliyordu: “Âlimler peygamberlerin varisleridir. Şüphesiz peygamberler ne altın da ne gümüşü miras bırakırlar. Peygamberler miras olarak ancak ilim bırakırlar.”[2]

“Peygamber varisi” olduğuna inandığım, ilmî dirayeti ile ümmetin teveccühüne mazhar olmuş bir ilim adamı olarak Muhammed Takî Osmânî’nin –eserlerini ders kitabı olarak okutan İFAM gibi belli kurumları ve çevreleri istisna ederek söyleyecek olursak- Türk okurlarınca yeterince tanındığı söylenemez. Bu mütevazı tanıtım yazısının amacı; Muhammed Takî Osmânî’nin hayatı, ilmî şahsiyeti, düşünce dünyası ile eserleri ve makaleleri hakkında bilgi sunmaktır.

Muhammed Takî Osmânî ile alakalı Türkçe mâlumat yok denecek kadar az. Türkiye’deki ilim talebelerinin Muhammed Takî Osmânî’ye karşı teşekkürü onun eserlerini, makalelerini, konuşmalarını Türkçe’ye tercüme ederek bu büyük âlim ile Anadolu coğrafyasını buluşturmak olmalıdır.

Muhammed Taki el osmani
Muhammed Taki el-Osmani

Doğumu

Muhammed Takî Osmânî, beş çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak 3 Ekim 1943 (5 Şevval 1326) tarihinde yoğun ilmî faaliyetler dolayısıyla “Ezheru’l-Hind” olarak bilinen Hindistan’ın Sehârenpur şehrinin Diyobend kasabasında dünyaya geldi. Meşhur olan nakle göre ailenin nesebî İslâm’ın üçüncü halifesi Osmân b. Affân’a dayanmaktadır.

Talebelerinden Muftî Muhammed ibn Âdem el-Kevserî şöyle diyor:

“Sünnetullah gereği Allah Teala salih bir kulu dünyadan aldığında onun yerine yine salih bir kul gönderir. Halef olarak gönderilen işte bu salih kul, ya selefine eşittir ya da derece bakımından ona çok yakındır. Büyük zâtlar vefat ettiğinde, başka büyük zâtlar dünyaya gelir. Mesela İmam Ebû Hanîfe vefat ettiğinde İmam Şâfiî doğmuştur. Hint Alt Kıtası’nda ise büyük müceddid Şeyh Mevlana Eşref Ali Tehânevî vefat ettikten sadece üç ay sonra bir başka müceddid Muhammed Takî Osmânî dünyaya gelmiştir. Bu durum kıyamet gününe dek böyle sürecektir; çünkü hadis-i şerifte Allah Rasulü () şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, ilmi kullardan soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar bir takım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar.”[3]

Pakistan’a Hicret

Pakistan’ın bağımsızlığı sonrası oluşacak muhtemel boşluğu doldurmak amacıyla Daru’l-Ulum Diyobend gibi önemli medreselerdeki bazı hocalar Pakistan’a hicret ile görevlendirildi. Çünkü yeni bir devlet kurulacaktı ve bu devletin kuruluşunda İslâm âlimlerine ihtiyaç vardı. Muhammed Takî Osmânî’nin babası Muhammed Şefî de Pakistan’a hicret vazifesi verilenler arasındaydı. Bağımsızlık sonrası Muhammed Şefî Pakistan’a hicret etti ve Karaçi’ye[4] yerleşti. Pakistan’a hicret sırasında babasına yoldaş olan Muhammed Takî Osmânî o sırada henüz beş yaşındaydı.

İlk Tahsil

Muhammed Takî Osmânî, ilk tahsilini ev hanımı olan annesinden aldı. Annesi ona Urduca yazılmış “Beşheteyi Cevher” ve “Son Peygamberin Hayatı” gibi kitapları okuttu. Erken yaşta ebeveyninden Urduca ve Farsça dersleri aldı.

1- darul ulum karaçiDaru’l-Ulum Karaçi

Muhammed Takî Osmânî, geleneksel anlamda ilk medrese eğitimine sekiz yaşında babası Muhammed Şefî’nin Karaçi’de kurduğu Daru’l-Ulum Medresesi’nde başladı. Burada tefsir, hadis, ilm-î kelâm, fıkıh, usul-i fıkıh, faraiz gibi klasik İslâmî ilimlerin yanı sıra Arap Dili ve Edebiyatı okudu. 16 yaşlarında devre-i hadisi birincilikle bitirerek mezun oldu.

Muhammed Takî Osmânî’nin ağabeyi   Daru’l-Ulum Karaçi rektörü Muhammed Refî Osmânî Daru’l-Ulum Karaçi ile ilgili olarak şu bilgileri vermektedir:

 “Daru’l-Ulum Karaçi, görevini hakkıyla ifa etmiş bir grup âlimin çabalarıyla İngiliz sömürgesinin sebep olduğu karanlık gecelere meydan okumak ve İslâm meşalesinin yanmasını sağlamak amacıyla İslâmî ilim tahsili için Hint Alt Kıtası’nda kurulan kutlu medrese zincirinin bir halkasıdır. Pakistan egemen devlet olarak kurulduğu zaman iki özelliği vardı. Karaçi, Pakistan’ın başkentiydi ve milyonlarca Müslüman yaşıyordu; fakat bu devasa nüfusun dini ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak herhangi bir kurum yoktu. Dolayısıyla böyle bir kurumun açılması şarttı. Bu sebepten dolayı, Pakistan Baş Müftüsü Hazreti Mevlana Muhammed Şefî Allah’a dayanarak ve proje ile alakalı eksiklikleri önemsemeyerek yoluna devam etti ve Nanakvarah’ta eski bir okul binasında medreseyi kurdu. İki öğretmen ve birkaç da talebe vardı. Projeye de ‘Daru’l-Ulum Karaçi’ adı verildi. Tarihler 1370 Şevval-i Şerif’i (1951 Haziran) gösteriyordu.

Karaçi’de Daru’l-Ulum kurulunca, Pakistan’ın dört bir yanından talebeler akın etmeye başladı. Bunun yanı sıra Hindistan’dan, Burma’dan, Endonezya’dan, Malezya’dan, Afganistan’dan, İran’dan ve Türkiye’den talebeler Daru’l-Ulum Karaçi’ye gelmeye başladılar. Elhamdülillah, bu mütevazı başlangıcın ardından Daru’l-Ulum Karaçi çok kısa bir süre zarfında müstahkem bir kale haline geldi.”

Muhammed Şefî Diyobendî
Muhammed Şefî Diyobendî

İlk Hocası

Muhammed Takî Osmânî’nin İslâmî ilimlere olan vukufiyetinde babası Muhammed Şefî’nin çok büyük katkısı vardır.

Peki kimdir Muhammed Şefî Diyobendî?

20 Şaban 1314’te (Ocak 1897) Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletinin Sehârenpur şehrine bağlı Diyobend kasabasında dünyaya gelen Muhammed Şefî, 1913’te Daru’l-Ulum Diyobend’e girdi ve 1917’de Daru’l-Ulum Diyobend’den mezun oldu. Hocası Eşref Ali Tehânevî’nin teveccühüne mazhar oldu. Hocaları arasında Mahmûd Hasan Diyobendî, Enver Şah el-Keşmîrî, Azîzürrahman Osmânî, Şebbîr Ahmed Osmânî, Asgar Hüseyin Diyobendî, İ‘zâz Ali Diyobendî, Resûl Han Hezârevî ve Habîbürrahman Osmânî bulunmaktadır.

Enverşah el-Keşmiri
Enverşah el-Keşmiri

Mezuniyet sonrası Daru’l-Ulum Diyobend’de müderrisliğe başladı ve çok kısa sürede birinci dereceen müderrisliğe yükseldi. Burada hadis, tefsir, fıkıh, Arap edebiyatı dersleri okuttu ve 26 yıl boyunca pek çok talebe yetiştirdi. Muhammed Şefî, tasavvufî bir muhitte yetişti. Küçük yaştan itibaren sohbetlerine katıldığı büyük arif Mahmûd Hasan Diyobendî’ye intisap etti. Şeyhinin Malta Adası’na hapsedilmesinden sonra ise Eşref Ali Tehânevî’ye intisap etti. Eşref Ali Tehânevî’den Çiştiyye, Kādiriyye ve Sühreverdiyye’ye göre el aldı. Şeyhi tarafından 1931 yılında kendisine bu üç tarikatta hilâfet verildi.

Muhammed Şef’î Pakistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Hindistan’dan ayrılarak Pakistan’ın Karaçi şehrine yerleşti. Devlete fıkhî konularda danışmanlık yapması sebebiyle “müftî-i a‘zam-ı Pâkistân” (Pakistan’ın Baş Müftüsü) lakabıyla anıldı. 1951’de Daru’l-Ulum Karaçi’yi kurdu ve vefatına kadar burada tedrisatla meşgul oldu. Hayatının son demlerinde Daru’l-Ulum Karaçi’nin yönetimini oğullarından Muhammed Refî Osmânî (Rektör) ile Muhammed Takî Osmânî’ye (Rektör Yardımcısı) bıraktı. 6 Ekim 1976 tarihinde Karaçi’de vefat etti.

Arapça, Urduca ve Farsça şiirler de kaleme alan Muhammed Şefî’nin irili ufaklı çok sayıda eseri mevcuttur. En önemli eseri Ma’ârifu’l-Kuran’dır. İslâm Ansiklopedisi’nde verilen bilgiye göre Ma’ârifu’l-Kuran, 1950’de her gün sabah namazından sonra verdiği tefsir dersleriyle 1954-1964 yılları arasında Pakistan Radyosu’nda yaptığı tefsir sohbetlerine dayanmaktadır. Müellif bu çalışmasını genişletip başka âyetler de ekleyerek 1972’de tamamlamış, önceden yaptığı bazı araştırmaları da tefsir içerisine almıştır. Et-Tehânevî’nin Beyânü’l-Ķurân adlı tasavvufî (işârî) tefsirinin fıkhî konularla zenginleştirilmiş yeni bir verisyonu niteliğindeki bu eser üzerine Pakistan üniversitelerinde bazı çalışmalar yapılmıştır. İngilizce tercümesinin I. cildi 1995, IV. cildi 2000 yılında Karaçi’de çıkmış ve yakın zamanda sekiz cilt olarak tamamlanmıştır.

Oğulları Muhammed Refî Osmânî ile Muhammed Takî Osmânî’nin biyografi çalışmaları hakkındaki en geniş eserlerdir.

Üniversite Hayatı

m.taki el osmaniMuhammed Takî Osmânî, 1964 yılında Karaçi Üniversitesi’nden edebiyat lisans, 1967 yılında yine Karaçi Üniversitesi’nden hukuk ve 1970 yılında Pencap Üniversitesi’nden Arap Edebiyatı alanında yüksek lisans derecesi elde etti. Muhammed Takî Osmânî’nin modern yüksek öğretim kurumlarına devam etme amacı diploma sahibi olmak değildi. O, aktüel meseleleri daha rahat bir şekilde çözebilmek adına derin mâlumat sahibi olmak istiyor; resmî çalışmalarının yanı sıra ekonomi, hukuk ve siyaset gibi farklı alanlarda kapsamlı okumalar yapıyordu.

Tasavvufî Yönü

İslâmî ilimlerde eşsiz bir mevkiye sahip olan Muhammed Takî Osmânî, tasavvufun da önde gelen temsilcilerinden biridir. Mevlânâ Eşref Ali et-Tehânevî’nin hulefasından olan geçtiğimiz asrın iki önemli meşayihi Muhammed Masihullah Han Servânî ve Dr. Abdulhayy Arifî’den icazet almıştır. Yani Muhammed Takî Osmânî aslında bir tarikat şeyhidir; ancak kendisi İslâm dünyasında tasavvufî yönüyle değil daha çok fakih ve muhaddis olarak tanınmaktadır. Bunun sebebi şudur: “Diyobendîler tarikatları gelenekçi bir taklit anlayışıyla değil bir eğitim ve yaşama disiplini olarak ele almış ve bu sebeple genel müfredat içerisinde tasavvufî eğitime de yer verilmiştir.”[5]

Silsile-i Eşrefiyye

Muhammed Takî Osmânî’nin; Çeştiyye, Nakşibendiyye, Kadiriyye ve Sühreverdiyye tarikatlarından icazetnamesi bulunmaktadır. Muhammed Takî Osmânî’nin silsilesi, “Onun başarılarının bir benzeri birçok önceki yüzyılda bulunmaz” dediği Eşref Ali et-Tehânevî’ye nispetle “Silsile-i Eşrefiyye” olarak bilinmektedir.

Silsile-i Eşrefiyye’nin son halkaları şöyle:

– Hacı İmdadullah Mekki,
– Hakimü’l-Ümme Eşref Ali et-Tehânevî
– Abdulhayy Arifî & Masihullah Han Servânî
– Muhammed Takî Osmânî

Görevleri ve Başarıları

Bir süre Pakistan Federal Şeriat Mahkemesi’nde hakimlik yapan Muhammed Takî Osmânî, daha sonra emekli oluncaya kadar Pakistan Yüksek Mahkemesi Şerî Davalar Bölümü’nde hakimlik yapmaya devam etti. Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı Muhammed b. Reşid el-Maktum tarafından kendisine, Dubai’de yapılan Uluslararası İslam Ekonomisi Forumu’nda İslam ekonomisi konusundaki çalışmalarından dolayı ödül verildi. Halen Daru’l-Ulum Karaçi’de rektör yardımcılığı görevini sürdüren Muhammed Takî Osmânî, Meezan Bank gibi pek çok ulusal ve uluslararası kuruluşa üye olarak danışmanlık yapmaktadır. “Dünya’nın En Etkili 500 Müslümanı” listesinde Muhammed Takî Osmânî 2017 yılı itibariyle 6. sırada bulunmaktadır.

15 Temmuz Mektubu

Bir Allah dostu der ki: “Toplumun halini gözardı edip, beş yüzlük tesbihinin tıkırtısıyla bir köşede yan gelip yatmak değildir zikir. Zaman ve mekana göre en uygun görevi yerine getirerek Peygamberimizin () ahlakı sahasında uzman yetiştirmektir zikir. ‘Kardeşlerim! Burada yabancı dil de öğrenilir, burası gönülleri taatlerin zevkiyle ihya ederken, kafaları ilimle tezyin eden bir üniversitedir aynı zamanda.’ demektir zikir.”

Muhammed Takî Osmânî; dünyadaki aktüel gelişmeleri yakından takip eden, “Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, onlardan değildir.” hadis-i şerifini kendisine düstur edinmiş bir âlimdir. Ağabeyi Daru’l-Ulum Karaçi Rektörü Muhammed Refî Osmânî ile birlikte 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektup ise bu hassasiyetin en büyük şahididir:

“Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan! Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Size; sevgili Türk halkının teyakkuz hali ve sizin ferasetli önderliğiniz neticesinde bütün milletlerin tarihinde benzerine çok az rastlanacak bir şekilde asi teröristlerin yüzüstü bırakılması ve şerlerinin def edilmesi hususunda, Allah Teâlâ’nın bahşettiği bu şanlı zafer için en değerli tebrik ve takdirlerimi iletirim.

Doğusundan batısına tüm İslam ümmetinin gururlanıp gıpta edeceği ve her türlü övgüye layık olan şekilde; vatan uğrunda feda duygusu, ata mirası cesaret, kesin kararlılık, Allah’ a güven ve tekbir naraları dışında elinde herhangi bir silah olmayan Türk halkı topyekûn, ölüm makinaları olan uçak ve tankların önünde sağlam bir set olup asi teröristlerin karşısında durmuşlardır.

Sayın Cumhurbaşkanı!

Size Pakistan âlimlerinin sevgi ve kardeşlik duygularının yanı sıra Allah Teâlâ’ya sizi ve kardeş ülke Türkiye’yi düşman komplolarından koruması, onların tuzaklarını kendilerine çevirmesi ve gayretlerini boşa çıkarması için olan iltica ve dua niyazlarını takdim ederim. İslam ve Müslümanları ilgilendiren tüm meselelerde Müslümanların gözünü aydın kılan ferasetli ve cesur duruşunuzdan dolayı siz ve ülkeniz için bütün İslam ümmetinin elleri Allah Teâlâ’ya kaldırılmıştır. Allah Teâlâ’dan niyazımız; sizi hikmetli gidişatınızda başarılı kılması ve bütün Müslümanların ümitlerinin bağlı olduğu Türkiye’ye önceki şan ve şerefini iade etmesidir.

Bu yüce amacı hedefleyen tavırlarınızda sizinle birlikte olacak ve zikri geçen yüce hedeflere yürüyüşünüzü kolaylaştırmak için bizden mümkün olan her türlü hizmet için Türk kardeşlerimizin çağrısına icabet edeceğiz.

İmza
Muhammed Takî & Refî Osmânî

Muhammed Takî Osmânî’nin Bir Günü

Ebubekir Sifil -Taki el Osmani
Ebubekir Sifil -Taki el Osmani

Muhammed Takî Osmânî’yi anlattığı “Bir Portre” başlıklı yazısında Ebubekir Sifil şöyle diyor: “Muhammed Takî Osmânî, “akademik ünvanlıların pek çoğunun maruz bulunduğu ‘masa başı teorisyenliği’ handikapını, uygulamanın içinde bulunmanın sağladığı paha biçilmez tecrübe ile aşmış, çok yönlü bir kişilik ve dünya çapında bir ilim adamı olarak temayüz etmiştir.”

Peki Muhammed Takî Osmânî’nin bir günü nasıl geçiyor? Eşinden dinliyoruz:

“Sabah namazından sonra eşimle yürüyüşe çıkıyoruz ve 07.30’da kahvaltı yapıyoruz. Ardından Şeyh Muhammed Takî Osmânî 8’den 10’a kadar Sahih-î Buharî dersleri verir. Ben de bu sırada günlük ev işlerimi hallederim. Eşim 10’da eve gelir ve 12’ye kadar kitap yazmak gibi dizüstü bilgisayarında ilmî çalışmalar yapar. Saat 12’den 2’ye kadar mesaiye devam eder. Öğle namazının ardından 14.15 civarında birlikte öğle yemeği yeriz. Sonra 1 saat kadar istirahat ederiz. Ardından eşim ikindi namazına kadar vaktini çalışma odasında geçirir. İkindi namazı ile akşam namazı arası ise aile saatidir. Eşim, aile halkının oturup bir araya geldiği bu zaman dilimi hususunda çok hassastır. Akşam namazından yatsı namazına kadar kendi işlerine devam eder. Kitap yazıyorsa yazdığı kitap için araştırma yapar. Akşam yemeğinden sonra eşim ile   10-15 dakikalık okuma saatimiz olur. Bu okuma saatimize torunlar da katılmak zorundadır. Ardından uyuyuncaya kadar işlerine devam eder.”

Seyahat

Muhammed Takî Osmânî’yi eşinden dinlemeye devam ediyoruz:

“Eşim Şeyh Muhammed Takî Osmânî ile sık sık seyahat ediyorum. Kendisine pek çok yurtdışı ziyaretinde eşlik ettim. Eşim genellikle uçak havalanır havalanmaz dizüstü bilgisayarı ile çalışmaya başlar ve uçak inene kadar çalışmaya devam eder. Nerede olursak olalım, fecr vakti eşimle birlikte yarım saatlik yürüyüşe çıkarız. Yurtdışı turuna çıktığımızda, eşim resmî işlerini hallettikten sonra çoğu zaman hatırım için ziyaret süremizi bir gün daha uzatır ve şehrin farklı noktalarını görmem için beni gezdirir.”

Tevazuu

“Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.”[6] ayetine uygun bir şekilde yaşayan Muhammed Takî Osmânî’yi yakînen veyahut eserleri vasıtasıyla tanıyanlar onun ne kadar alçakgönüllü biri olduğunu bilirler. Bir keresinde Muhammed Takî Osmânî son derece müteessir olmuştu. Kendisini bu derece üzen hâdise ise, sohbetlerinden derlediği bir kitabı yayına hazırlayan kişinin Muhammed Takî Osmânî için “seyyidina”, “müceddid”, “Şeyhü’l-İslâm” gibi kelimeler kullanmasıydı. Muhammed Takî Osmânî o şahsı ciddi bir biçimde azarlayarak şöyle dedi: “Kitabını inceledim. Saygı ifadelerinde çok büyük mübalağa var. Böyle bir şey asla kabul edilemez. Bir sonraki baskıda hepsini çıkartın.”

Hadis Ansiklopedisi

İslâm dünyasında her ne kadar fakih olarak tanınıyor olsa da, Muhammed Takî Osmânî’nin ilm-i hadis üzerindeki vukufiyeti fıkıh sahasındaki uzmanlığından az değildir. Şebbir Ahmed Osmânî’nin Fethu’l-Mülhim’ine yazmış olduğu Tekmile başta olmak üzere, hadis-sünnet sahasındaki eserleri bunun en büyük ispatıdır.

Talebelerinden Mufti Muhammed ibn Âdem el-Kevserî, Muhammed Takî Osmânî tarafından yürütülen hadis sahasına ait bir çalışma hakkında şunları söyler:

Muhammed Takî Osmânî, ‘Hadis Ansiklopedisi’ isimli projeyi yürütmektedir. Nasıl ki Kuran ayetlerinin numaraları evrensel ise, bu çalışmada da her bir hadise evrensel bir numara veriliyor. Mevcut bütün hadislerin toplanması için çaba sarf ediliyor. Yıllar önce Şeyh Nureddin Itr, Şeyh Ramazan el-Buti gibi ulemadan önde gelen isimler bu projeyi müzakere etmek üzere Mekke-i Mükerreme’de bir araya geldiler. Hepsi de böyle bir fikri beğendi. Ve böylece çoğunluğunu Daru’l-Ulum Karaçi mezunlarının oluşturduğu bir grup âlimin gayreti ile bu projeye 15 sene önce başlandı. Çalışma tamamlanmak üzere ve yakın zamanda Hadis Ansiklopedisi’nin ilk cildi Daru’l-Qalam tarafından neşredilecek. Çalışmanın tamamı yaklaşık 40-50 cilt olacak. Bu çalışma 910 hadis kaynağından hareketle bu zamana kadar hazırlanmış en geniş çaplı hadis koleksiyonu olacak.”

Abdulfettah Ebu Gudde
Abdulfettah Ebu Gudde

Abdülfettah Ebu Gudde

Muhammed Takî Osmânî’nin hayatında Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin en gözde talebelerinden biri olan Halepli muhaddis Abdülfettah Ebu Gudde’nin yeri başkadır. Muhammed Takî Osmânî, Abdülfettah Ebu Gudde’yi hocası olarak görür. Abdülfettah Ebu Gudde için ise Muhammed Takî Osmânî candan bir dosttur.

Muhammed Takî Osmânî, hocası olarak kabul ettiği Abdülfettah Ebu Gudde’den nasıl haberdar olduğunu şöyle anlatır:

Abdülfettah Ebu Gudde’nin ismini ilk kez 1956 yılında muhterem pederim bir dizi konferansa katılmak suretiyle Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin’i ziyaret ettiğinde duymuştum. Pederimin Şam’dan göndermiş olduğu mektuplar Suriyeli âlimlerle görüşmelerini ihtiva ediyordu.

Pederim, o âlimler arasında Şeyh Abdülfettah Ebu Gudde’den özel olarak bahsediyordu. Bu yolculuktan döndükten sonra bile pederim, Abdülfettah Ebu Gudde’yi muhabbetle yâd ediyor, Arap dünyasında sahih bilgi ve akademik araştırmaların bayrak taşıyıcıları olarak kabul edilecek birçok âlimin olduğunu vurguluyordu. Sünnete riayet hususunda son derece hassas, konuşmaları ve davranışları selef-i salihini anımsatan birkaç zâtın varlığından bahsediyordu ki Şeyh Abdülfettah Ebu Gudde bunlardan biriydi.”

 “Elma Olsan Seni Yerdim”

“Pederimin Abdülfettah Ebu Gudde hakkındaki sözlerini dinlediğimde, onu ziyaret etmek için kalbime güçlü bir özlem doğdu. Bununla birlikte bu özlemimi gidermemin imkânı yoktu; çünkü o sırada Şeyh Abdülfettah Ebu Gudde Suriye’deydi ve o zaman için ziyaret etmeyi düşünmek dahi imkansızdı. Ancak uzun bir süre sonra 1962’de Abdülfettah Ebu Gudde’nin Pakistan’a geleceği müjdesini aldık. Bunu duyduğumda keyfime diyecek yoktu. Muhetem Şeyh’in ziyaretinin amacı, Pakistan ve Hindistan kütüphanelerindeki el yazmalarını araştırmak ve buradaki akademik çevrelerle irtibat kurmaktı.

Şeyh, Karaçi’de birkaç gün kaldı. Bu süre zarfında Daru’l-Ulum’u ziyaret etti. Onuruna bir toplantı tertip edildi. O günlerde ben de bir takım temel Arapça kitapların tâlimi ile meşguldüm. Muhterem pederim bu fakirden Arapça karşılama konuşması istedi. Benden istendiği şekilde bir konuşma yaptım. Karşılama konuşmasının yanı sıra, Hint Alt Kıtası’ndaki medreselerin tarihçesinden, Daru’l-Ulum Diyobend’in kuruluşundan ve Diyobend ulemasının hizmetlerinden kısaca bahsettim. Bunun üzerine Şeyh efendi takdirlerini dile getirdi. Toplantının sonunda Daru’l-Ulumun ziyaretçi defterine izlenimlerini not etti ve şu şekilde yazdı:

Mevlana Muhammed Şefî’nin evladı değerli kardeşim Muhammed Takî Osmânî’nin belagatı öyle ileri ki Arapların zayıf yönlerini onların kendi dillerinde ortaya koyuyor.”

Bu sözlerin, bu aciz hizmetkârı sadece teşvik etme gayesi ile yazıldığı aşikâr. Bununla birlikte bu sözler, Şeyh’in talebelerini ne kadar yüksek düzeyde teşvik ettiğini de gösteriyor. Daha sonra Daru’l-Ulum’dan ayrılırken bu fakire olan sevgi ve muhabbetini şu şekilde dile getirmişti: “Elma olsan, seni yerdim.” Ondan sonra bana “Hindistan ve Pakistan’ın Elması” diyerek atıf yapmaya başladı ve hatta bazı eserlerinde benden bu şekilde bahsetti. O ziyareti sırasında bu fakir, Şeyh Abdülfettah Ebu Gudde’den hadis icazeti de almıştı.”

Velûd Bir Müellif

Özel gayretleriyle İngilizce öğrenen Muhammed Takî Osmânî’nin, yayın yönetmenliğini yaptığı Belağ dergisinde periyodik olarak çıkan makaleleri dışında İslâmî ilimlerin muhtelif dallarına ait Arapça, Urduca, İngilizce olarak kaleme alınmış 100 civarında telif-tercüme eseri bulunmaktadır.

  • Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı

Sünnetin Değeri ve BağlayıcılığıOrijinal ismi “The Authority Of Sunnah” olan ve Doç. Dr. Mehmet Özşenel tarafından dilimize “Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı” olarak tercüme edilen bu eser; sünnetin mahiyeti, önemi, bağlayıcılığı ve sahih bir şekilde nakli konusunda Oryantalistlerin ve modernistlerin iddialarına özet bir cevap niteliği taşımaktadır. Bu çalışma başta ABD’de bir sempozyumda tebliğ olarak sunulmak üzere hazırlanmış; daha sonra Muhammed Takî Osmânî’nin metni geliştirmesi ile kitap haline getirilmiştir.

  • İtikâf Risalesi

Muhammed Takî Osmânî’nin Urduca kaleme aldığı eserlerinden biri olan bu küçük risale, İngilizce’ye ve Muhammed Demirci tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Her yıl yüzlerce insanın itikâfa niyetlendiğini; ancak gaflet sebebiyle itikâftan arzu edilen istifadenin gerçekleşmediğini dile getiren Muhammed Takî Osmânî bu hacmi küçük; fakat kıymeti büyük eserinde itikâfa dair önemli noktaların altını çizerek okuyucuya yol göstermektedir.

  • Kolay Ameller

Muhammed Demirci tarafından dilimize “Kolay Ameller” olarak çevrilen edilen bu eser; önceden farzlar ve vaciplere ihtimam gösterenleri, amel defterlerine kolay ve değeri fazla olan bazı amelleri ilave etmeleri için teşvik etmek, dini zor zannedip tamamen gafil oturanları ise, yapılması hiç de zor olmayan kolay amelleri yapmaya yönlendirmek amacıyla kaleme alınmıştır.

  • Fetva Usulü

Muhammed Takî Osmânî’nin Emre Yazıcı tarafından dilimize tercüme edilen “Fetva Usulü”ne takriz yazan Ebubekir Sifil şöyle diyor: “Pakistanlı muasır İslâm âlimi Muhammed Takî Osmânî’nin kaleme aldığı bu muhtasar eser, hacmiyle ters orantılı olarak gerçekten büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Meselelerde ve misallerde günümüze sıklıkla atıf yapması kitabın ayırt edici vasıflarından birini oluşturuyorsa, diğerini de farklı mezheplerin kaynaklarından ve âlimlerinden büyük bir özgüven ve örneklikle istifade edişi oluşturuyor. Kitabın önemli bir kısmını “hükümlerin değişmesi” bahsine ayırmış olmasına bilhassa dikkat çekmek isterim.

Bilhassa modern hayatı koşturmacası içinde zaman sıkıntısı çekenler için fetva konusuyla ilgili hemen bütün hususları büyük bir dirayetle bir araya getiren müellifin, mezheplerin konuyla ilgili temel eserleri yanında Hint-Pakistan ulemasının müktesebatını derc etmiş olması da esere ayrı bir hususiyet kazandırmaktadır.”

  • Ulumu’l-Kuran

4- maariful kuranMuhammed Takî Osmânî’nin tarafından Urduca kaleme alınan bu eser, İngilizce’ye “An Approach To The Quranic Sciences” adıyla çevrilmiş olup, yaklaşık 600 sayfadır. Eserin telif sürecini Muhammed Takî Osmânî’nin dilinden dinleyelim:

“Muhterem pederim Mevlânâ Muhammed Şefî, sekiz ciltlik Ma’ârifu’l-Kuran adlı tefsiri kaleme aldığında benden bu esere Kuran ilimlerinin önemli noktalarını ihtiva edecek şekilde bir mukaddime yazmamı istedi. Pederimin isteği üzerine yazmaya başladım. Muhtasar bir çalışma olması için sarf ettiğim gayretlere rağmen uzun bir çalışma oldu. El yazma nüshası 200 sayfayı aşınca, bir tefsir için bu kadar uzun bir mukaddime olamayacağını fark ettim. Henüz önemli noktalara temas edememiştim bile! Pederimin tavsiyesi üzerine bu mukaddimeyi tefsire uygun bir şekilde ihtisar ettim ve bu şekilde yayınlandı. Daha sonra ise kafamda tasarladığım ve yazmak istediğim bütün hususları da ekleyerek Allah’ın inayetiyle Ulumu’l-Kuran’ı telif ettim.”

Mevlânâ Muhammed Şefî, kendi yazdığı Ma’ârifu’l-Kuran’a mukaddime yazma görevini mahdumu Muhammed Takî Osmânî’ye neden verdiğini şu şekilde izah eder:

“Bu görevi oğlum Muhammed Takî’ye verme sebebim hastalığım ve rahatsızlığım. Diğer yandan İngilizce konusundaki bilgi eksikliğim Oryantalistlerin Kuran ilimleri ile alakalı zehirlerini etkisiz bırakma noktasında beni aciz bıraktı; ancak Muhammed Takî onların yaydıkları fesâdı çok iyi tespit ederek onlara gereken cevabı verdi.”

  • İslâm Ekonomisine Giriş

Orijinal ismi “An Introduction to Islamic Finance” olan bu eser, Muhammed Takî Osmânî’nin daha önce İslâm ekonomi sisteminin ilkelerini ele aldığı muhtelif makalelerinden oluşmaktadır. Muhammed Takî Osmânî, İslâm ekonomisi denildiğinde akla ilk gelen isimlerden birisi. Hatta bu hususta Yusuf el-Karadâvî’nin şöyle dediği rivayet edilmektedir: Muhammed Takî Osmânî, İslâmî finans meselelerinde benden daha ehildir.”

  • Mezhep Taklidinin Şer’î Hükmü

Muhammed Takî Osmânî, İngilizce ve Urduca yayımlanan bu eserinde taklid meselesini enine boyuna ele almakta; mezhep imamlarını taklid noktasında bir takım insanlar tarafından ortaya atılan şüphelere ve itirazlara ilmî cevaplar vermek suretiyle okuyucuyu ikna etmektedir.

  • Kamerî Aylar

Orijinal ismi “Islamic Months” olan bu eserde, Muhammed Takî Osmânî tartışmalı meseleleri de ihtiva edecek şekilde okuyucuya detaylı bilgi sunmaktadır:

“Bazı insanlar Safer Ayı’nı bela ve musibet ayı olarak görmekte, bunun bir sonucu olarak da bu ayda nikâh töreni gibi önemli ve güzel aktivitelerden uzak durmaktadır. Bu inanç tamamen temelsiz, İslâm öncesi Arapların bâtıl inançlarından birisidir. Rasulullah (sav) bütün bâtıl inançların kökünü kazımıştır. Müslümanlar bu tür bâtıl inançlara kulak asmamalıdır. Safer Ayı’nda evlenmekte, nikâhlanmakta hiçbir problem yoktur.”

  • Çağdaş Fıkhî Meseleler Hakkında Araştırmalar

Muhammed Takî Osmânî, bu eserinde öncelikle genel fıkhî konular hakkında incelemelerde bulunmuş, sonrasında da ihtilaflı meselelere dair çözümler ortaya koymuştur. Kitapta ayrıca; taksitli alışveriş hükümleri, nakit paranın hükmü, trafik kazalarında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri gibi konular da ele alınmıştır.

  • Tekmiletû Fethu’l-Mülhim

Fethu’l-Mülhim, Şeyhu’l-Hind olarak bilinen Mevlânâ Mahmûd Hasan Diyobendî’nin seçkin talebelerinden ve halifelerinden biri olan Şebbir Ahmed Osmânî’nin Sahih-i Müslim üzerine yazdığı; fakat tamamlamaya muvaffak olmadığı şerhin adıdır. Şebbir Ahmed Osmânî, Fethu’l-Mülhim’in sadece üç cildini tamamlayabilmiştir. Bunun üzerine Muhammed Takî Osmânî tarafından Fethu’l-Mülhim’e tekmile yazılmış ve eser toplamda 6 cilt olarak neşredilmiştir. Tekmiletû Fethu’l-Mülhim adlı eser, Muhammed Takî Osmânî’nin Arapça olarak kaleme aldığı şüphesiz en önemli eseridir.

Şebbir Ahmed Osmânî
Şebbir Ahmed Osmânî

Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin müellif Şebbir Ahmed Osmânî ve Fethu’l-Mülhim ile ilgili övgü dolu ifadeleri şu şekildedir:

“Hem biçim hem de muhteva açısından muazzam ve hacimli bu şerhin neşrinden, kelimenin tam anlamıyla sevinç duydum. Çünkü onu, her bakımdan yeterli ve sadra şifa bir eser olarak bulduk. O, işaret ettiğimiz boşluğu tam anlamıyla doldurdu.

Bu şerhin, insaf sahibi okuyucu nazarında vasfettiğimiz gibi hatta vasfettiğimizden de üstün olmasında şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü onun müellifi; konusunun otoritesi, hüccet, çeşitli ilimleri şahsında mezc etmiş, asrın muhakkiki, müfessir, muhaddis, yetkin tenkitçi, ilimlerin derinliklerine dalıp gizli hakikatleri ortaya çıkaran âlim Mevlânâ Şebbir Ahmed el-Osmânî’dir. Kendisi Hindistan’daki Dabhilsurat İslam Üniversitesi hadis hocası ve Hint bölgelerinin Ezher’i olan Daru’l-Ulum Diyobendiyye’nin müdürü olup Kuran, Hadis, Fıkıh ve muhaliflere red konusunda kaleme alınmış meşhur eserlerin müellifidir.

Muhammed Zahid el-Kevserî
Muhammed Zahid el-Kevserî

Yüce Allah, ömrünü hayır ve afiyet içinde uzun eylesin ve bu kıymetli şerhin baskısını tamamlamada ve kendisini, iki dünya saadetine vesile olan böyle nice eserler telif etmede başarılı kılsın; yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki Müslümanları onun ilminden faydalandırsın.”[7]

Muhammed Takî Osmânî’nin Tekmile’si ile alakalı olarak Faraz Rabbânî, özellikle çağdaş meselelere getirdiği nefis tespitlerle hadis şerhleri arasında çok önemli bir yeri olduğu söylemektedir. Ebubekir Sifil ise Faraz Rabbânî’nin açıklamalarına paralel olarak Muhammed Takî Osmânî’yi anlattığı “Bir Portre” başlıklı yazısında şöyle diyor:

“Altı hacimli ciltten oluşan bu çalışma, hocası merhum Abdülfettâh Ebû Gudde‘nin de vurguladığı gibi pek çok meziyeti yanında, çağdaş problemlere yetkinlikle eğilmesi dolayısıyla ayrı bir önemi haizdir.”

Muhammed Takî Osmânî, Tekmile’sinde Şebbir Ahmed Osmânî’nin üslubunu aynen takip etmediğini belirttikten sonra bunun sebeplerini açıklamakta, daha sonra kitabının özelliklerini ve takip ettiği usulü şu şekilde özetlemektedir:

  1.  Hadisler müteselsil (arkası kesilmeden) olarak numaralanmıştır.
  2. Her hadisin ilk geçtiği yerde tahrici yapılmıştır. Tahriçte genellikle Kütüb-i Sitte kullanılmış, bazen diğer kitaplara atıfta bulunulmuştur. Atıfta sayfa ve cilt numarası vermek yerine kitap ve baba işaret etmekle yetinilmiştir.
  3. Rical ve mekân isimlerinin zabtına itina gösterilmiştir.
  4. Ravilerin kısa hâl tercemeleri verilmiştir.
  5. Her kitabın başında konuyla ilgili genel bir giriş kaleme alınmıştır.
  6. Her hadisin şerhinde hadisin anlaşılmasına yardımcı olan ilave lafızlar veya kıssanın tafsilatlı rivayetinin diğer kaynaklardan tespitine çalışılmıştır.
  7. Fıkhî meselelerin izahında mezheplerin görüşlerinin tafsilatlı olarak kendi temel kaynaklarından nakline itina gösterilmiştir.
  8. Fakihlerin Kitap ve Sünnetten istidlal ettikleri deliller zikredilmiş, bu delillerin metin ve isnad açısından münakaşası yapılmış, tekellüfsüz ve ifratsız olarak râcih olan görüş delilleriyle ortaya konmuştur.
  9. Şerhte hakların satışı, banknot, döviz bozdurma vs. gibi yeni meselelerin izahına önem verilmiş, bu konuda ya muasır fukahanın açıklamalarına ya da Kitab, sünnet ve önceki fukahaya dayanılmıştır.
  10. Yine şerhte bazı “müstağribler” tarafından yeni delil ve gerekçelerle ortaya atılan “talâkın mübahlığı, şahsî mülkiyet, banka faizi” gibi meselelerin de izahına ve şüphelerin izalesine çalışılmıştır.[8]

Muhammed Takî Osmânî, şerhi fasih ve akıcı bir Arapça ile kaleme almıştır. Eserin telifinde zaman zaman İngilizce kaynaklardan da istifade ettiği anlaşılmaktadır. Eserin üzerinde Sahih-i Müslim’in metni, altta “kavluhû” tarzında şerhi yer almaktadır. Eserin müellifin fıkha olan özel ilgisi sebebiyle özellikle fıkhî meseleler ve muamelat üzerinde geniş izah ve incelemeler ihtiva etmesi yönüyle dikkat çekicidir.[9]

  • Ders-i Tirmizi

Muhammed Takî Osmânî’nin Daru’l-Ulum Karaçi’deki Tirmizi dersleri esnasında verdiği ders takrirlerinden oluşan bu eser; hadis usulü, hücciyet, tedvin, tasnif, tabakât-ı ruvât, tashih ve tad’if kaideleri, ashab-ı hadis, ashab-ı rey, Kufe ve Ebu Hanife’nin hadis ilimlerindeki yeri, taklid ve hadis, İmam Tirmizi ve kitabının özellikleri üzerine 150 sayfalık geniş bir mukaddime ile başlamaktadır.[10]

Sonuç

Muhammed Takî Osmânî, İslâmî ilimlerin hemen her dalında eser eser vermiş, başta fıkıh ve hadis olmak üzere İslâmî ilimlerin neredeyse bütün dallarında söz sahibi bir âlimdir. Ebubekir Sifil’in de dediği gibi; “Şahsında ilim ile “istikamet”i bir arada görebileceğimiz nadir isimlerden biri olan muhterem Muhammed Takî Osmânî, ülkemizde mutlak surette tanıtılması ve istifade edilmesi gereken bir müstesna değerdir ve istisnaların kaideyi bozması için mutlaka yaygınlaşması gerekir.”

Bu muhtasar ve yetersiz çalışmanın,  “21. Yüzyılın Nevevî”si diyebileceğimiz Muhammed Takî Osmânî’nin Anadolu coğrafyası ile buluşmasına vesile olması açısından bir başlangıç olarak kabul edilmesini temenni ederim.


 Deniz Ahmedoğlu


Dipnotlar

[1] Taha; 114
[2] Tirmizî, İlim 19; Ebû Dâvûd, İlim 1
[3] Buhari, İlim 34; Müslim, İlim 13, 14; Müsned, 2/162
[4] Bkz. Enver Konukçu, “Karaçi”, DİA
[5] Bkz. Azmi Özcan, “Dârülulûm”, DİA
[6] Furkan; 63
[7] Makâlât-ı Kevserî, terc: Ebubekir Sifil, s. 292
[8] M. Özşenel, Pakistan’da Hadis Çalışmaları, s. 151
[9] M. Özşenel, Pakistan’da Hadis Çalışmaları, s. 151
[10] M. Özşenel, Pakistan’da Hadis Çalışmaları, s. 152

Editör
Musellem.net editörü...